🦘 Boşanma Sonrası Çocuğun Miras Hakkı

III. Anayasa Mahkemesi, boşanma sonrası velayet hakkı anneye verilen çocuğun soyadı konusunda açık bir düzenleme olmadığını belirterek, talebi reddedilen başvurucu hakkında hak ihlali kararı vermiştir. Resmî Gazete : 02.10.2015; İptal Gerekçesine Konu Haklar : AY. madde 20 (Aile Hayatına Saygı Hakkı) Miras hukuku hükümleri! 21-09-2013 21:44:24. Miras hukuku hükümleri, Türk Medeni Kanunu'nun 495 ve 574. maddeleri arasında anlatılıyor. Kanunda miras bırakanın yasal mirasçıları kimler, kime hangi oranda miras payı düşüyor, mirasta eş, çocuk ve evlatlığın durumu konularının tümü açıklanıyor Nafakayı temin babanın görevidir. Çocuğun, yetiştirilmesi ise an­neye ait bir haktır. Çocukların Nafakaları Kız olsun erkek olsun, çocukların nafakalarını temin babanın görevidir. Annenin bu konuda bir sorumluluğu yoktur. Babanın yokluğunda çocuk­ları geçindirme görevi babanın babasına, o da yoksa diğer akrabaya düşer. Baba küçük çocuklarına, çalışıp Ancak boşanma sonrası erkeğin hayatındaki değişikliklerin daha olumlu olabilmesi için boşanma durumuna pozitif bakması gereklidir. Yeni hayatında daha önceki hatalarını tekrarlamayacak bir ders aldıklarını, kendileri ile daha uyumlu bir partner bulabileceklerini veya hayatlarının daha iyiye gideceğini düşünerek boşanmayı Çocuklar boşanan eşlerden hangisine bırakılmışsa, velâyet de sadece o eşe ait olur; diğer eşin çocuklar üzerindeki velâyet hakkı o andan itibaren sona erer. Ancak bu, velâyet hakkı sona ermiş olan tarafın hiç bir surette çocuklar ile şahsî münasebet kurmaya, yani onlarla görüşmeye, onları sevmeye, alıp gezdirmeye hakkı olmadığı manasına gelmez. Bilâkis Görüşmehakkı. Anne babanın ayrılması, çocuk kaç yaşında olursa olsun onu fazlasıyla etkiler. Çiftler ayrıldıktan sonra çocuk anne yada babası ile kalır. Diğeri ilede belli aralıklarla görüşür ama artık görüşmeler eskisi gibi olmayacaktır. Ayrılığın ilk dönemlerinde kısa ve sık görüşmeler en doğrusudur. Boşanmasonrası çocuğa kalacak miras hakkında. Arkadaşlar bazı konuları kurcaladıkça ileride başıma gelirse diye düşündüğümden soruyorum. Ben bir kız bulup evlendim diyelim ve 1 çocuğumuz oldu varsayalım. Sevdikten sonra Boşanmamda oldu evlendiğim kız ile anlaşmalı olarak boşandım diyelim ve çocuğunda velayeti bana kaldı diyelim. Hukuk Dairesi 09.04.2018 tarihli bu kararında, babanın çocuğa ilişkin ilgisiz olduğuna ve çocuğun annesinin soyadını taşımak istediğine dair tanık beyanları olduğu, çocuğun annesi ile aynı soyadını taşımasının üstün yararına uygun olabileceği, velayet hakkı kapsamında çocuğun soyadının belirleme hakkı Haberin Devamı. Boşanma sürecinde tarafların dava açmasıyla birlikte boşanma hemen gerçekleşmeyebilir. Yaşanan süreçte taraflardan birisinin ölmesi halinde de diğer eşin mirasçı Türk Medeni Kanunun 167. maddesi uyarınca, “ Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. ” Yani eşlerden birinin isteği üzerine ayrılık davası açılabileceği gibi; açılmış olan boşanma davasında da ortak hayatın yeniden kurulabileceğine dair ihtimal görülürse hakimin Boşanma Sonrası (1) Boşanma sonrası çiftler genellikle üç çeşit davranış sergiliyor. Kendi hatalarını göremeyenler, düşmanlık beslemeye ve kin tutmaya meyilli olurlar. Sadece karşı tarafın hatasını görmek kişinin başta kendisi için yıpratıcı bir sebeptir. Boşanma sebebi her ne olursa olsun düşmanlık etmek ve kin Çocuğun velayetinin verilmesine karar verilirken; çocuğun menfaati gözetilir" diyen Avukat Saliha Ersöz Baştaş, boşanma sonucu çocuğun velayeti hakkında bil HFDzg7. Ülkemizde yıllar ne kadar geçse de toplum ne kadar gelişse de ,halen içimizden atamadığımız kimi sosyo-kültürel alışkanlıklarımız var. Bunlardan birisi de kız çocuklarına mirastan pay vermemeye çalışmak. Ne yazık ki bu konuda başı çekenler de anneler. Benim büroma hemen her ay bir kişi gelip “evladım şu gayrimenkulleri oğlana vereceğiz ama ileride bu satışı kızlar bozduramasın. Sen kalbine dert etme biz kızları gönülleyeceğiz ” demesin. Kızları gönüllemekten kastı ise elbette oğluna verdiği ile kıyas kabul etmeyen ufak tefek bir miktar. Hele oğlan ailenin tek oğlu ise…Peki bu işin hukuksal boyutu nedir? Örneğin anne babanız yahut başka bir miras bırakan sizi mirastan dışlamak amacı ile malvarlığını satış olarak göstermiş ise hangi yasal haklarınız vardır? Hukuk dilinde “Muris Muvazası” olarak geçen bu durum mutlak olarak geçersizdir. Çünkü hukukumuzda bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için gerçek sözleşme ile görünürdeki sözleşmenin birbirine uygun olması satış olarak gösterilen bu işlem aslında bağış niteliğinde olduğundan bu satış hükümsüz olan işlem bu dava açılması halinde mahkeme tarafından iptal Muvazaası Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 01/04/1974 Tarihli İçtihadı Birleştirme kararı ile açıklanmıştır. ”Bir kimse mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla, gerçekte bağışladığı tapulu taşınmazına ,tapu sicil muhafızlığında yaptığı resmi sözleşmede satış gibi göstermek suretiyle devir ve temlik etmişse,saklı pay mahfuz hisse sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar,görünüşteki satış akdinin muvaazalı,gizli bağış sözleşmesinin ise kanunda öngörülen şekil koşulunu taşımadığını ileri sürerek dava açabilirler”Hukukçuların saf kendilerinin ise çok zeki olduğunu sanan bir kısım kişiler ise yasayı kandırma amacıyla satışı önce güvendikleri bir yapmakta sonra gayrimenkul yahut menkul mallarını asıl bağış yapmak istedikleri kişi adına tescil yöntem de çok bilinen ve çok karşılaşılan bir yöntem olduğundan, Yargıtay arada kaç tane satış olursa olsun malın son sahibi miras bırakan kişinin mirasçılarından birisi ise karine ön kabul olarak bu satışların muvazaalı danışıklı işlem olduğunu kabul aksinin ispatı yükünü ise alıcı mirasçıya bırakanın gerçekten bu satış işlemini yapmak zorunda kalacak kadar paraya ihtiyacı olup olmadığı, bu satış yapılırken bankadaki para trafiği, bankadan miras bırakana para aktarımı yapıldıktan sonra miras bırakanın bu parayı nereye transfer ettiği, gerçekten ihtiyacı varsa örneğin hastanenin hesabına yada bankadaki kredi kapama işlemine mi havale edildiği gibi hususlar mahkemece araştırılmakta ve davanın neticesi alıcı görünen mirasçının bu hususları ispatlayıp ispatlayamadığına göre muvaazası Miras bırakanın danışığı davasında işlemin ne kadar süre önce yapıldığı yahut aradaki mirasçı silsilesinin önemi hükümsüz olan bu işlem aradan zaman geçmekle geçerli hale başka deyişle bu işlemler aleyhine açılacak davalarda zamanaşımı dava ,ancak dava açan kişiler bakımından hüküm ifade 5 kardeşin babalarına mirasçı olduğunu annelerinin ise vefat etmiş olduğunu yani mirasçı olarak yalnızca bu 5 kardeşin kaldığını farzedelim. Sağlığında Baba kendi üzerine kayıtlı 100 dönüm tarlayı Zeki isimli mirasçıya satış göstererek devretmiş kalan Afet, Nedret,İsmet,İffet isimli 4 mirasçıdan sadece Afet ve Nedret isimli 2 tanesi dava açmış ise dava açmayan ismet ve iffet bu davadan tapu tamamen miras bırakan adına tescil olunarak herkese payı dava açan Afet ve Nedret kendi payları olan 1/5 er hisselerini yani 20 dönümlerini alırlar kalan 60 dönüm Zeki isimli mirasçının uhdesinde zaman da miras bırakan ile mirasçı arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılmakta ve böylece kanuna karşı hile yoluna başvurulmaktadır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bir kimse belli bir mal veya malvarlığı değeri karşılığında miras bırakana bakmak karşılığında bakılan kişi öldükten sonra da o malın veya malvarlığı değerinin sahibi olmak hakkını Yargıtay özellikle anne ve baba ile çocuk arasındaki bu tür sözleşmeleri kesin olarak geçersiz saymakta idi. Ancak yeni tarihli kararlarında mahkemelerden gerçek durumu araştırmasını gerçekten de diğer çocukları bakılan kişiye hiçbir şekilde bakmadığı halde evlatlarından birisi onun tüm ihtiyacını karşılayarak bakıyor ise bu takdirde bu sözleşmeye geçerlik tanımak gerektiğini kabul arasında ayrımın olmadığı, hakça ve adil bir dünyada, hukukla kalın… HAKKIMDA SON YAZILARIM Avukat Yasin GİRGİN, 1977 Ankara doğumludur. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve sonrasında 2 yıl boyunca Özel Hukuk Master programına devam yılları arasında yaptığı hakimlik dönemi dışında 13 Kasım 2000'den bu yana serbest avukatlık faaliyetini icra kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan GİRGİN'in 120 köşe yazısı Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmıştır. GİRGİN, halen okur sorularını cevapladığı köşe yazılarını kaleme 483 9313 numaralı telefonumuzdan bize ulaşabilirsiniz. Anayasa Mahkemesi’nin, çocuğun soyadının babadan geçeceğini düzenleyen 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4. maddesini iptal etmesinden sonra* yargı mercilerinden de yeni düzenleme doğrultusunda kararlar gelmeye başladı. Daha önce eylül ayı içinde 2012 Ankara 11. Aile Mahkemesi, boşanma kararı ile velayet kendisine bırakılmış annenin açtığı davayı kabul etmiş ve çocukların, annenin soyadını kullanmalarına karar vermişti. Bugünkü Hürriyet Gazetesi’nde yer alan bir habere göre de Bakırköy 3. Aile Mahkemesi benzer taleple açılan davayı kabul etmiş, kararı verirken hakim, “Anayasa Mahkemesi, 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasını iptal etmiştir. Bu durumda çocuğun velayeti anneye verilmiş ise de annenin çocuğun soyadını belirleme hakkı olacaktır. Kaldı ki küçüklerin babasının boşanma kararı verilmeden önceki tarihlerden beri son 3-4 yıldır hiçbir ihtiyaçlarını karşılamadığı hatta çocuklarını görmeye dahi gelmediği de tanık beyanları ile sabittir. Bu nedenle soyadı değiştirme talebi yönünden de davacının talebinin haklı ve yerinde olduğu kanısına varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklinde bir ifade de bulunmuş. Boşanma davasında verilen kararla birlikte mahkeme, tarafların müşterek çocuklarının velayetinin kime bırakılacağına da karar verir. Velayet ise çocuğun bakım ve eğitiminin sorumluluğunun hangi eşte olacağını tanımlar. Velayet kendisinde olan eş, çocuğu okula yazdırır, tüm bakımını sağlar, geleneklerimize göre çocuk ergin olana hatta daha sonrasında da bu eş ile birlikte yaşar. Bu süreç içerisinde boşanan kadının soyadı değişiyor ancak çocuk babanın soyadını taşımaya devam ediyordu. İşte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, velayet kendisine bırakılan annelerin, çocuğa soyadını vermek konusundaki taleplerini kabul ediyor ve ülkemizi bu düzenlemelerin değişmesi konusunda zorluyordu. Sonuçta Anayasa Mahkemesi de AİHM’nin bu kararları doğrultusunda 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun ilgili hükmünü iptal ederek velayet kendisine bırakılan annenin soyadını çocuğa verebilmesinin önünü açmış oldu. Soyadı, isim ile birlikte kişiliğin ayrılmaz bir parçası. Ad ve soyad, bir insanın ne olduğunu, kim olduğunu tam olarak ifade ediyor ki, insanlar bu kişiliklerinden kurtulmak için lakap, mahlas, nickname kullanarak kendilerini soyutlamaya çalışıyorlar. Gerçek olmayan isimlerle şiirler, kitaplar yazıyorlar. Ancak, isimleri, soyadları değişmez kabul etmenin de doğru olmadığını düşünüyorum. Kişiliğine zarar veren, ona hayatı zorlaştıran isim ve soyadından kurtulabilmek mümkün olabilmeli elbette. Bununla birlikte, örneğin beş yaşındaki bir çocuğun soyadı anne babaları boşandı diye değiştirilebilir mi? Günümüzde her şeyimiz hercai. Üzerinde fazla düşünmeden kanunlar yapıyoruz, bu kanunlara göre mahkeme kararları veriyoruz, aradan 5-10 yıl geçince gördüğümüz mağduriyetler üzerine kanunu değiştiriyoruz, gelen eleştirilere göre yeniden düzenleme yapıyoruz, hiç bir zaman yaptığımız düzeltmeler yeterli gelmiyor, bunu zamanın ve şartların değişmesine bağlıyoruz ve yeniden yeniden düzeltmeler yapıyoruz. Soyadı konusunda da çok olumlu bir değişiklik yapıldığını düşünmüyorum. Bir erkek bir kadınla tanışıyor, evleniyor, kadının soyadı değişiyor erkeğin soyadını taşımaya başlıyor. Çocukları oluyor, çocuklara bir isim koyuyorlar, çocukların soyadı babanın soyadı oluyor. Sonra anlaşamıyor ve boşanıyorlar. Kadının soyadı tekrar değişiyor, çocuklarınki değişmiyor. Bir daha dava açıyor ve çocuklara kendi soyadını vermek istiyor. Yukarıda belirttiğim son habere göre Bakırköy Aile Mahkemesi, davayı kabul ederken “babanın 3-4 yıldır çocukları görmediği” diyerek vicdanları rahatlatmaya çalışmış. Peki ama baba çocukları görüyor olsa idi sonuç değişmeli miydi, ya da çocuklara “soyadınızı değiştiriyoruz ne diyorsunuz” diye soruldu mu, yoksa sadece annenin talebi ve davaya cevap bile vermeyen babanın olmayan itirazına göre mi karar verildi? Çocuklar kaç yaşındaydı 3 mü 5 mi 15 mi? Benim, beş yaşında bir kızım var. Kızım sanırım – 3 yaşından bu yana kendisini “Asya GİRGİN” olarak tanıyor ve tanıtıyor. Kreşteki, ana sınıfındaki, apartmandaki arkadaşları onu bu şekilde tanıyor. Bugüne kadar onlarca yere bu şekilde kaydı yapıldı. Kim olursa olsun, bir insanın diğer bir insanın kişiliğine dahil bir konuda tek başına söz sahibi olabilmesini doğru bulmuyorum. Bu ana da olabilir, baba da. Sırf velayet kendisine bırakıldı diye anne, çocuğunun kişiliğinin önemli bir kısmını nasıl değiştirme hakkına sahip olabilir? Kaldı ki, velayet hükmü kesin hüküm değildir, şartların değişmesi durumunda yeniden ele alınabilir, velayet değiştirilebilir ve hatta tamamen kaldırılabilir. Velayetin değiştirilmesi durumunda ne olacak? Velayeti geri alan baba tekrar dava açıp “artık velayet bende olduğuna göre çocuk da benim soyadımı taşımalı” diyecek? Çocuğun soyadı tekrar mı değişecek? Peki, çocuğun soyadını alabilmesi için Soyadı Kanunu’nu iptal eden Anayasa Mahkemesi, evlenen kadının soyadının değişmemesi, kadının evlendikten sonra kendi soyadını tek başına kullanabilmesinin yolunu neden açmıyor, AİHM’nin bu konuda vermiş olduğu kararları neden gözardı ediyor? Kadın tekrar evlenirse ne olacak? Kadının soyadı yeniden değişecek, çocuğun soyadı kadının önceki soyadı olarak kalmaya devam edecek. Soyadı bu kadar mühimse ne anneyle ne fizyolojik babasıyla bir bağı kalmamış olacak. Dünya, babaya çocuğunu satma hatta öldürme hakkını tanıyan Roma Hukuku’ndan sonra çok uzun yol aldı. Anne karnında 10 haftayı doldurmuş ceninin dahi yaşamaya hakkı olduğu artık tartışmasız kabul ediliyor. Netice itibariyle, bir çocuğun soyadını seçme ve değiştirme hakkının sadece o çocuğa ait olduğunu düşünüyorum. Çocuk akıl baliğ oluncaya kadar doğumdan itibaren kullandığı ismi ve soyadını kullansın ama bunların kendisine zarar verdiğini düşünüyorsa, sonuçlarını da kendisi düşünerek, kendisi katlanarak, dava açmadan sadece bir dilekçe ile istediği değişikliği yapabilsin diyorum. * bkn 27 Temmuz 2012 Tarihli “Çocuğun Soyadı Konusunda Yeni Gelişmeler” başlıklı yazım Ekleme 2012 yılında yazmış olduğum bu yazıdan yaklaşık 3 yıl kadar sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu*, benim yazımda belirttiğim görüşlere paralel şekilde karar vererek çocuğun soyadının sırf velayetin anneye bırakılmış olması nedeniyle değiştirilemeyeceğine karar vermiştir. Adalet ülkemizde yavaş ilerliyor, ama en azından ilerliyor. *YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/18-1755 “Bilindiği üzere, velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani on sekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Evliliğin sonradan boşanma gibi nedenlerle ortadan kalkması hallerinde velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması onun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Velayet hakkı kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacak ise baba da bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulama ise nüfus kütüklerindeki kaydın güvenilirliği ve istikrarı zedeleyeceği gibi asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Kaldı ki, ana babanın evlilik birliği içinde birlikte verecekleri bir karar ile bile çocuğun soyadını değiştirmeleri mümkün olmadığından, eşitlik ilkesinin ihlal edildiğinden bahsedilemez. O halde Hukuk Genel Kurulunun gün ve 2013/18-464 E. 2013/1698 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra onun soyadını velayet hakkına vesair nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanunu’nun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan sonra Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir.” İçeriğe git Ana menü Yayınlayan içinde HUKUK 6/10/2017 140900 NİKAHSIZ EŞ VE EVLİLİK DIŞI ÇOCUĞUN MİRAS HAKKI Miras Hukuku içerisinde en önemli hususlardan biri kimler mirasçı olabilir sorusudur. Miras paylaşımında Türkiye’de zümre sistemi kabul edilmiştir. Bu zümre sistemi içerisinde ilk 3 zümre içerisinde yer alan mirasçılar ile sağ kalan eşin mirasçılığı söz konusu olup bunlar dışında kalan kimseler yasal mirasçı olarak kabul sistemi içerisinde 1. Zümreye mirasbırakanın altsoyu yani çocukları ve torunları dahildir. Mirasbırakanın annesi-babası ve kardeşleri ise 2. Zümreye dahildirler. 3. Zümre de ise mirasbırakanın büyükanne ve büyükbabası ile amaca-dayı-hala ve teyze bulunmaktadır. Ayrıca bunlar dışında da sağ kalan eşin mirasçılığı kanunen kabul eş ve evlilik dışı çocuğun miras hakkını incelemeye önce nikahsız eş ile başlayalım. Görüldüğü üzere nikahsız eş herhangi bir zümreye dahil edilmemiştir. Yukarıda belirttiğimiz kimseler dışında kalan bir kimsenin mirasçı olabilmesi ancak bir vasiyetname yahut başka bir ölüme bağlı tasarruf ile mümkündür. Yani mirasbırakan düzenleyeceği vasiyetname veya başka bir ölüme bağlı tasarruf ile nikahsız eşini de kendisine mirasçı yapabilir. Ancak nikahsız eşin mirasçılığı sözleşmesel hükümden kaynaklanmakta olup saklı paylı mirasçı değildir. Saklı paylı mirasçı olmadığı için yapılan vasiyetnamenin yahut ölüme bağlı tasarrufun olası bir iptali halinde miras hakkı ortadan kalkmaktadır. Bunun dışında başka bir şekille nikahsız eşin mirasçı olma ihtimali dışı çocuğun miras hakkı ise mirasbırakan tarafından tanınması yahut babalık davası ile kurulur. Ana ile soybağı doğum itibariyle kurulduğu için burada problem baba ile soybağının kurulmamasından kaynaklanmaktadır. Mirasbırakan baba ölüme bağlı bir tasarrufta bulunarak çocuğu tanıdığını beyan edebilir. Bu tanıma hüküm ifade eder ve evlilik dışı çocuk babaya mirasçı olabilir. Eğer tanıma durumu söz konusu değil ise evlilik dışı çocuk babalık davası açarak mirastan hak iddia edebilir. Babalık davası mirasbırakan öldükten sonra dahi açılabilir. Ölümden sonra açılan babalık davasında mirasbırakanı yasal mirasçıları temsil ederler. Dava neticesinde evlilik dışı çocuk soybağını ispat ederse mirastan pay sahibi olur. Eğer bu durumu ispat edemezse herhangi bir miras payı üzere nikahsız eşin miras payı sahibi olabilmesi için ölüme bağlı tasarrufa, evlilik dışı çocuğun miras payı sahibi olabilmesi için ise soybağının kurulmasına ihtiyaç vardır. Bunun dışında herhangi bir hüküm söz konusu değildir. Boşanma süreci sıkıntılı bir süreçtir. Bu süreçte çocukların velayeti ortak olarak anne ve babadadır. Çocukların bu süreçten olumsuz olarak etkilenmemesi adına yapılması gereken çocuk bakımı, maddi ve manevi ihtiyaçların karşılanmasıdır. Hukuki olarak boşanma dava sürecinde, geçici olarak alınan hukuki koruma tedbirleri bulunmaktadır. Çocuğun menfaatlerinin korunması adına Türk Medeni Kanunu’nun 169. Maddesi ve 346. Maddesi gereğince, geçici önlemlerin talep ya da resmen Aile Hâkimi tarafından talimat verebileceği konusundaki görüş üzerinde durulmaktadır. Anne ve babanın boşanmaya karar vermesinden sonra 18 yaş altı küçüklerin ikamet edecekleri yer, velayetin kime verileceği, velayet hakkı kendisinde olmayan ebeveynin görme hakları ve nafaka hükümleri belirlenmelidir. Bu konu öncelikle boşanma sürecinin anlaşmalı ya da çekişmeli olup olmadığıyla ilgilidir. Ebeveynlere tanınan haklar kapsamında çocuğun barınma, temel ihtiyaç, eğitim ve sağlık gibi haklarının eksiksiz yerine getirilmesi, çocuğun velayetinin ortak ya da tek kişiye verilmesi gibi haklar bulunmaktadır. Geçici Velayet Davası Velayet davası boşanma sonrasında, velayeti kendisinde bulunan ebeveynin velayet hakkını kötüye kullanması sonucu açılan davalar arasındadır. Aile Mahkemesi’ne başvuru yaparak elde var ise velayet hakkının kötüye kullanıldığına dair delillerle birlikte başvurulması gereklidir. Velayeti talep eden taraf, dilekçede açıkça velayeti isteme nedenlerini maddeler hâlinde sunmalıdır. Velayetin değiştirilmesi için önemli sebepler olmalıdır. Reşit olmayan çocukların evlilik birliği içerisindeki velayet hakkı, ortak olarak anne ve babadadır. Önemli sebeplere göre boşanma sürecinde velayet hakkını almak isteyen kişiler tarafından geçici velayet talep edilebilir. Boşanma davası açıldığında bu süreçte çocuğun kimin yanında kalacağı en önemli sorular arasında yer almaktadır. Taraflar boşanma sürecinde farklı yerlerde ikamet ediyor olabilir. Bu durumda önemli olan çocuğun yararına olan ebeveynin yanında kalmasını sağlamaktır. Çocuğun eğitim gördüğü okul, tedavisinin devam ettiği hastane, alışık olduğu ikamet alanı gibi durumlar çocukların olumsuz etkilenmemesi adına dikkate alınır. Çekişmeli boşanma süreci uzun bir süreyi kapsadığı için bu süre zarfında boşanmada kusurlu olan tarafın tespiti yapılarak, çocuğun velayetinin kime verileceği belirlenir. Uygulamaya göre tedbiren velayet ve geçici velayet olarak belirlenir. Müşterek çocuğun hangi ebeveynde kalacağına geçici olarak karar verilir. Kapsam gereği geçici ya da tedbiren velayet bir Velayet Hakkı değildir. Geçici velayetin içeriği çocukların bakımı ve korunmasına dair hâkim tarafından geçici olarak verilen bir karardır. Kişiler arasında genellikle boşanma sürecinde bazı uyuşmazlıklar olur ve çocuğun kimde kalacağına karar verilemez. Dava ya da cevap dilekçesinde, çocuğun geçici olarak kendisinde kalmasını talep etmek önemlidir. Yazılı olarak dilekçede yer almasa da sözlü olarak duruşmada bu talebini belirtebilir. Hâkimin bu konuda talep olmaması hâlinde resmen karar verme yetkisi vardır. Boşanma Dava Sürecinde Müşterek Çocuğun Kalacağı Ebeveyn Müşterek çocuğun yararı gözetilerek öncelikle bu süreçte sosyal, psikolojik ve ekonomik olarak kalacağı ebeveyn hakkında gerekli tespitler yapılır. Pedagog tarafından 8 yaş ve sonrası olan çocukların irade beyanı kabul edildiğinden, görüşü alınır. Hâkimin takdir yetkisi gereği bu süreçte detaylı tespitler yapılır. Aksi iddia edilmedikçe hâkim tarafından karar verilebilir. Türk Medeni Kanunu’nda velayet konusunda belirtilen en mühim ilke çocuğun yüksek menfaatidir. Bu nedenle öncelikle çocuğun yaşı, eğilimi, boşanma sebepleri, kardeşlerin bir arada olması gibi göz önünde bulunduracağı konulara göre karar verilir. Geçici Velayette Çocukların Yaşı Çocukların 0–3 yaşına kadar anne bakımına, şefkatine ve manevi bağa muhtaç olması nedeniyle bu yaş grubunun velayeti genel şartlarda anneye verilir. 4–7 yaş grubunda ise tuvalet alışkanlığı, yeme, ifade etme gibi birçok temel kazanım oluşturulmuştur. Muhtaçlık kriterleri azalsa dahi bu yaş grubu için de velayetin annede kalması doğru bulunmaktadır. 8 yaş sonrası çocuk, temel ihtiyaçlarını karşılayabilme, kendisini ifade edebilme gibi yeteneklere sahip olması nedeni ile hâkim tarafından pedagog eşliğinde dinlenir. Pedagog tarafından yapılan tespite göre çocukların hangi ebeveyni ile daha mutlu olduğu ve eğilimi konusunda bilgiler alınır. Geçici velayetin verilmesi için çocuklara yönelik fiziki ya da duygusal şiddet, hakaret, istismar gibi olayların vuku bulması önemlidir. Aynı zamanda sorumsuzluk, madde kullanımı, toplumsal değerlerle örtüşmeyen bir yaşam tarzına sahip olması gibi durumlar da çocuğun üstün yararını zedeleyeceğinden geçici velayet diğer tarafa verilir. Geçici velayet kapsamında pedagog tarafından çocuğun kalacağı yer incelenir. Çocukların kalacağı asgari düzeyin sağlanamamış olması sonucu tarafa geçici velayet verilmez. Kardeşler yönünden bakıldığında; eşler genellikle çocukları aralarında bölüşmek isteyebilirler. Bu durum kardeşler için travma yaratacak bir duruma sebebiyet verebilir. Çocukların bir arada tek ebeveynde kalması doğru olandır. Maddi olanaklar çocukların geçici velayetini almak için tek başına yeterli değildir. Tarafların tüm koşullarının eşit olması durumda maddi olanaklara bakılabilir. Velayet bakımından ise ekonomik şartlar göz önünde bulundurulur. Geçici velayette, annenin ev hanımı olması ve çalışma durumunun olmaması hâlinde tedbiren nafaka bağlanabilir. Bu durumda çocuk anneden ayrılmaz. Çocukların Cinsiyetine Göre Anne ve Babaya Verilmesi Bilinen yanlışlar arasında olan durumlar arasında, toplumsal inanışa göre kız çocuğunun babaya, erkek çocukların anneye verilmesi düşüncesidir. Çocuğun üstün yararı düşünüldüğünde kız çocuğunun özel ve temel ihtiyaçlarını babanın karşılaması beklenemez. Bu nedenle cinsiyet bakımından çocukların anne ya da babaya verilmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Burada önemli olan etkenler çocuğun yaşı ve üstün yararıdır. Müşterek Çocukların Velayetinin Babaya Verilmesi İçin Şartlar Küçüklerin yaşı göz önünde bulundurulduğunda velayetin anneye verilmesi muhtemeldir. Bazı istisnai durumlarda ise küçük ve muhtaç olan çocuğun babaya verilmesi mümkün olabilir. Yaşı küçük olan ve anneye muhtaç olan çocuğun, anne yanında kalması hâlinde psikolojik, sosyolojik ve sağlığı adına yüksek risk teşkil etmesi muhtemel ise velayet babaya verilir. Geçici Velayeti Alan Anne ve Babanın Hakları Geçici velayetin verildiği anne ve baba çocukların korunma ve bakımını üstlenmek zorundadır. Boşanma gerçekleştikten sonra asıl velayet hakkı verilene kadar geçici velayet hakkında sahip olan kişi tarafından çocuklar üzerinde hak tesisi kurulur. Geçici velayet verilmeyen taraf için geçici velayet kararında görüşme günü belirtilmiş ise görüş hakkı bunlarla sınırlıdır. Aksi hâlde çocuğu, geçici velayet hakkı alan kişiye teslim etmemesi suç teşkil eder. Bu durumda icra dairesine müracaat ederek çocuğun teslimini talep edebilir. Pedagog Raporu Hâkimi Bağlar mı? Geçici velayeti ya da velayeti almak isteyen taraf, pedagog raporuna aykırı karar veren hâkime itiraz edebilir. Bunun koşulları ise takdir yetkisini elinde bulunduran hâkim tarafından pedagog raporuna aykırı verilen kararın nedenlerini gerekçeli kararda belirtmek yükümlülüğünde olmasıdır. Velayet davası, boşanma gerçekleştikten sonra anlaşmalı ya da çekişmeli boşanma sonrasında verilen karardır. Çocukların velayetinin kime verileceği hususu anlaşmalı boşanma bakımından eşler tarafından belirlenir. Çekişmeli boşanmada ise eşlerin kusuru, boşanma sebepleri göz önünde bulundurulur ve çocukların üstün yararı gözetilerek karar verilir. Aile Mahkemesi’nde açılan velayet davası 4721 TMK’nu 337, 340, 342 ve 346. Maddesi gereğince velayetin kapsamı; çocuk bakımı, eğitimi, öğretimi, sağlık ve korunmasını içermektedir. Bunun yanı sıra anne ve baba yönünden velayet altında bulunan küçüklerin kişilik, mal, ödev, yetki ve yükümlülüklerini içeren hakları da kapsar. Ayrılık ya da boşanma durumunda velayetin amacı, müşterek çocuğun geleceğe dair üstün yararıdır. Velayet hükümleri her zaman kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle resen araştırma ilkesine göre hareket eden hâkim takdir yetkisini kullanır. Velayet boşanma sonrasında, velayet hakkını kötüye kullanan kişiden alınması adına yeniden düzenlenebilir. 8 yaş idrak yaşı kabul edilmiştir ve çocuğun görüşü alınarak velayet değiştirilebilir, düzenlenebilir ya da kaldırılabilir. Ana Babanın Evli Olmaması Durumunda Çocukların Bakımından Hakları Anne ve babanın evli olmaması, çocukların 7 yaşına kadar olması halinde, aksi istisnai bir durum olmadığı müddetçe anneye aittir. 8 yaşından sonra ise çocuğun görüşüne binaen annede kalmaya devam edebilir. Bunun yanı sıra annenin kısıtlı olması, vefatı ya da velayeti kendisinden alınmış ise hâkim tarafından çocuğa vasi atanabilir. Bunun dışında çocuk için yararları olacaksa babaya velayeti verilebilir. Ana ve Babanın Üvey Çocuklar Bakımından Hakları Eşler tarafından küçüklerin üvey ya da öz olarak ayırt etmeksizin çocuklarıyla ilgilenmesi önemlidir. Velayet kapsamı bakımında üvey çocuğun üzerinde yapılan hak tesisinde sadece öz anne ve babanın hakları bulunmaktadır. Küçükle ilgilenen ve belirli yaşa kadar bağ kurmuş üvey anne ya da babaların mahkemeden görüşme hakkı talep etmesi gerekebilir. Bu durumda çok talep alınmasa da önemli koşullar olduğu müddetçe hâkim tarafından değerlendirilir. Üvey anne ve babalar bazı durumlarda çocukla ciddi bağ kurmuş ve çocuk tarafından öz kabul edilmiştir. Bu durumda çocuğun üstün yararına uygun davranmak gerekirse bu durum değerlendirilmeye tabi istisnai bir durumdur. Boşanan Ana ve Babanın Çocuk Bakımından Hakları Ana ve babanın boşanma sonrasında velayeti alan tarafın çocuğun bakımı, menfaati, eğitimi gibi konuları çocuk lehine düşünerek hareket etmesi zorunludur. Çocuk anne ve babanın sözünü dinlemeli, rızası dışında evi terk etmemesi, yasal prosedür dışında çocuğun alınmaması gerekir. Çocuğun; bedensel, fiziksel, ruhsal, zihinsel ya da ahlaki gelişimi ile ilgilenmek durumundadır. Çocukta tespit edilen sağlık sorunları için tedavi ettirmesi, engeline uygun eğitim almasını sağlaması gerekir. Velayet hakkı bulunan anne baba aynı zamanda çocuğun yasal temsilcisidir. Velayet altında olan çocuğun ayırt etme gücüne sahip olması hâlinde ana ve baba iznine tabi olmak kaydı ile hukuki işlem yapabilir. Yapılan işlemler nedeniyle ana ve baba borçla yükümlüdür. Çocuğun üstün yararı gözetilerek, velayeti alan tarafın çocuğu korumaması hâlinde hâkim tarafından çocuğa koruma talebi verilebilir. Boşanma Sonrası Ana ve Babanın Velayet Hakkının Alınması Çocuğun velayet sürecinde durumunun tehlikeye düşmesi, zihinsel ya da bedensel gelişiminin engellenmesi, terk edilmesi gibi durumlarda çocuğun velayeti aileden alınarak, çocuk kurumuna verilebilir. Aynı zamanda çocuğun davranışları ya da durumu nedeni ile ailenin bakması mümkün gözükmüyor, aile huzurunun bozulmasına neden oluyorsa; ana, baba ya da çocuk talebiyle kuruma alınması yönünde, hâkim tarafından karar verilebilir. Önlemler adına yapılan giderler ödeme gücüne göre devlet tarafından karşılanır. Ana ve Babanın Boşanma Sonrası Görüş Hakları Anne ve baba boşanma sürecinde hâkim tarafından belirlenen görüş günlerine uymak durumundadır. Anlaşmalı boşanmada belirtilen nafakaya ilişkin hükümler geçerlidir. Bunun dışında ise çekişmeli boşanmalarda hâkim tarafından belirlenen görüş günleri gibi haklar bulunmaktadır. Velayet hakkı kendisinde bulunan taraf bu kişisel ilişki kurulmasına yönelik verilen görüş günlerinde çocuğu hazır bulundurmak durumundadır. Çocuğu görüş günlerinde göremeyen taraf İcra Dairesi’ne başvurarak çocuğu görüş gününde icra memuru, pedagog ve polis eşliğinde alabilir. Aynı şekilde görüş günü bitiminde çocuğu vaktinde teslim etmek zorunludur. Görüş günlerinde çocuğun gösterilmemesi, ikamet değiştirilmesi ya da saklanması gibi durumlarda, velayet hakkı kendisinde olan taraf bu hakkı kötüye kullanmış demektir. Bu nedenle velayetin değiştirilmesi, dava açılarak çocuğun velayetinin diğer tarafa geçmesi sağlanabilir. Aynı zamanda çocuğu göstermeyen taraf için İcra Ceza Mahkemesi’ne yapılacak şikâyet başvurusunda haklılık tespiti yapıldığında hâkim tarafından velayeti bulunduran tarafa hapis cezası verilir. Nafaka ödemeyen taraf için de aynı şekilde İcra Ceza Mahkemesi’ne şikâyette bulunulur. Velayetin Değiştirilmesi Velayetin değiştirilmesinde bazı mücbir sebeplerin olması ve delillerle ispatlanması hâlinde velayetin değiştirilmesi söz konusudur. Velayetin olduğu tarafın ağır kusurlu olması velayetin değiştirilmesini gerektirebilir. Velayet görevini aksatması ve velayetin amacına uygun davranmaması velayet değiştirilmesi için haklı sebeplerdir. Velayet değişikliğine konu olan sebepler; velayeti bulunduran kişinin evlenmesi, vefat etmesi, başka bir yerde yaşaması sonucunda çocuğun velayetini resen ya da talep üzerine değiştirebilir. Velayeti kendisinden alınan tarafın çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, çocuğun bakımına katılma hakkı vardır. Velayetin Kaldırılması Velayetin kaldırılması daha önce yapılan tedbir önlemlerinden sonuç alınmaması hâlinde başvurulabilecek son yöntemler arasındadır. Buna ek olarak hâkim tarafından alınan önlemler yetersiz bulunur ve sonuç alınamayacağı kanaatine varılırsa velayet kaldırılır. Velayetin kaldırılması için anne ve babanın ciddi oranda deneyimsiz olmaları gerekir. Hastalık, anne ve babanın çocuktan uzak bir yerde bulunması, velayet görevinin aksatılmış olması gibi durumlar sebepler arasındadır. Ebeveynlerin çocuğa bakamayacağı anlaşılırsa ve çocuğa karşı sorumluluklarını ağır olarak aksatırsa velayet tamamen kaldırılır ve çocuğa vasi atanır. Aksi bir durum olmadıkça velayetin kaldırılması kararı aileye ait tüm çocukları, ileride doğacak çocukları da bu kapsam içerisine alır. Hâkim tarafından sadece bir çocuk için velayetin kaldırılması kararı veriliyorsa o çocuk için geçerlidir. Aksi hâlde tüm çocukları bağlayacak olan bu karar sakıncalıdır. Anne ya da babanın evlenmesi, velayetin kaldırılması için tek başına bir neden değildir. Çocuğun menfaatine göre tespit yapılarak çocuğun velayet değişikliğine, velayetin kişide kalmasının devamına ya da vasi atanmasına hüküm olunur. Aldatma Sebebiyle Boşanmalarda Velayet Hakkı Aldatma yani ihanet boşanma sebebidir ve kişileri bağlar. Aldatma çocukların velayetini almak adına geçerli bir sebep değildir. Aldatan taraf çocukların korunma ve bakım gibi ihtiyaçlarını aksatmıyorsa velayeti alabilir. Velayette amaç, anne ya da babanın boşanma sebeplerinden çocuğun daha az etkilenmesi ve eşlerin kendi şahsi sorunlarından çocukların üstün yararını göz önünde bulundurarak korumaktır. Velayetin Annede Olması Sonucu Babanın Hakları Mahkeme tarafından velayeti annesine verilen çocuk için babaya tanınan bazı haklar vardır. Nafaka hükümlerinde ve velayet içeriğinde kişisel ilişkinin kaldırılmasına yönelik bir husus yok ise bu durumda tesis edilen görüş günlerinde baba çocuğunu görme hakkına sahiptir. Resmi bayramlarda, tatillerde, dini bayramlarda ve özel günlerde belirtilen haklarını kullanabilir. Velayeti Bulunduran Kişinin Çocuğu Şehir Dışına ya da Yurt dışına Çıkarması Velayeti kendisinde olan taraf çocuğuyla şehir dışına dilediği gibi çıkabilir. Bunun dışında görüş günlerinde babayla görüştürmek durumundadır. Velayet sahibi kişi yurt dışına çıkmak için babadan izin almak durumunda değildir. Ortak velayet hâlinde iki tarafın da izni ile yurt dışına çıkabilir. Yazar Anıl Can Soysüren Bu yazıyı okuyanlar bunlarıda okudu Boşandıktan Sonra Doğan Çocuğun Velayeti Ne Olur? Boşandıktan sonra dünyaya gelen çocuğun velayeti belirli şartlar dahilinde Sonra Doğan Çocuğun Velayeti Ne Olur?Bu yasalar gereğince evlilik devam ederken veya evliliğin sonlandırılmasının ardından başlayarak 300 gün içerisinde dünyaya gelen çocuğun boşandığı kişi baba olduğu için velayet boşanmış anne ve babaya bu süre dolduktan sonra doğan çocuğun babaya bağlanması, annenin evlilik süresinde gebe kaldığının ispatı sonucu ile mümkün hale sonrası velayet belirlenmemiş ise velayeti talep eden kişinin dava açması ve velayet konusunda aile mahkemesinin karar vermesi durumlarda Nüfus müdürlüğü de velayet konusunda aile mahkemesine başvuru yaparak, çocuğun velayeti için karar verilmesini Davası Sırasında Doğan Çocuğun Velayeti Ne Olur?Dava süresi içinde dünyaya gelen çocuk için Yargıtay tarafından farklı bir görüş olarak, çocuğun velayeti konusunda ayrı bir dava talebinde bulunulması gerektiği yanında bazı istisnai kararlarda ise, dava süresi içinde dünyaya gelen çocuğun nüfusa kaydının yapılabilmesi için mehil verilerek, velayet durumunun detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği Belirlenmesi ve DeğiştirilmesiBoşanma davası sonucunda doğan çocuğun eşlerden herhangi birine verilmiş olması ilerleyen süreçlerde, aynı ebeveynde süresiz bir şekilde kalacağı anlamına gelmez. Diğer bir deyişle çocuğun velayeti hakkı sahibi için velayeti hakkını almak isteyen ebeveyn tarafından velayetin değiştirilmesi davası açılmalıdır. Ayrıca velayet hakkını talep eden taraf, buna sebep olan gerekli şartların oluştuğunu kanıtlamakla yükümlü konuda velayet hakkı sahibinin, bu hakkı kötüye kullanıp kullanmadığı veya çocuğun sosyal, bedeni ve ruhi gelişimine uygun olacak şekilde hareket edip etmediği hususları velayet hakkına sahip olmak isteyen ebeveyn, çocuğun herhangi bir tehlike için olduğunu ya da çocuğun menfaatinin zedelendiği, yani velayet hakkı sahibinin, bu hakkı gerektiği gibi kullanmadığı hususunda bir iddiaya sahip ise, velayet hakkını alabilmek için davayı Aile Mahkemeleri’ ne hak sahibinin değiştirilmesi konusunda Türk Medeni Kanunu’ nun 183. maddesince belirtilen sebepler evlenme isteği sebebiyle velayet hak değişikliğiBaşka yere gitme sebebi ile velayetin hakkının değişikliğiÖlüm sebebiyle velayetin değişikliğiEvlilik Dışı Dünyaya Gelen Çocuğun Velayet HakkıEvlilik birlikteliği dışında doğmuş olan çocuğun velayet hakkı, eşler arasında evlilik bağı bulunmuyor ise direkt olarak anneye aittir. Annenin talebi doğrultusunda doğan çocuk annenin soyadına sahip olur ve annenin nüfusuna kaydı dışında doğan çocuğun babasının belirlenmesi konusunda bazı seçenekler mevcuttur, bunlar;Anne ya da çocuğun babalık davası talebinde bulunmasıAnne ile babanın evlenmesiBabanın çocuğu evlat edinme yolu ile baba ve evlilik dışı doğan çocuk arasında soy bağı kurulması mümkün hale Dışı Doğan Çocuk Babanın Soyadını Alabilir mi?Gayrı resmi doğan çocuk, soy bağının kurulması için gerekli seçeneklerden herhangi biri ile nüfusa kaydedilmişse, çocuğun talebi doğrultusunda babanın soyadına sahip velayeti annede ise ve çocuk babanın nüfusuna kaydedilmemişse, yasalara göre babanın mirasçısı durumunda görünür.

boşanma sonrası çocuğun miras hakkı