🧑‍🎤 Yaşlı Adam Ve Deniz Olayın Geçtiği Zaman

mKdl. Garip bir şekilde huzur veriyor bana bu kitabın kapağı..Sadeliğinden mi,ortasındaki küçücük güzel fotoğraftan mı bilemem.. İncecik zaten,hemencecik bitti..Çok sevdim mi? kapağını çok sevdim ! Altı Çizilen Cümleler - İhtiyarlar niye öyle şafakla uyanırlar azıcık daha uzun yaşayabilmek için mi acep ? sf20 Ve pırıl pırıl parlayan ojelerim P Avon Color trend Hemingway Yaşlı Adam ve Deniz’i neden yazdı? Erdinç Akkoyunlu İnsanın kaybettiğinde en çok üzülmesi gereken tek şeyin umut olduğunu öğrenmesi için, mutlaka umudunu kaybetmesi gerekiyor. Hayatı romanlardan öğrenmeye ilişkin bir yaşam sürenlerin bile ret edemeyeceği bu gerçeği yine bir roman üzerinden anlatmak da gölgenin gölgesi kadar gerçeküstü bir çaba. Ama yine de gerçek. Ve her gerçek kadar karanlık. Gerçeklerin aydınlık varlıklar olduğuna inanılır. Herkese göre değişen, her çıkara uygun şekillenebilen bir şey nasıl olur da göz kamaştıran bir ışıktan yapılmış olabilir ki? Böyle bir masala anlılar arasında inanmak bir tek insana yakışırdı zaten. Romanlardan ya da bizzat yaşayarak hayatı öğrenmek de ondan aşağı kalır bir gülünç inanış değil hani. Yine de biz inanmış gibi yapalım ve Amerikalı Büyük Öğretici Yazar’, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Ernest Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz romanının bize hayatı öğrettiğini varsayalım, bunu amaçlamayan yazarının mezarda ters dönmesini umursamayarak… Yaşlı Adam ve Deniz, Gulf Stream’de yani tam olarak Küba’da 84 gündür tek bir av yakalamayan ihtiyar balıkçı Santiago’nun hikayesidir. Hemingway’in kutsal kitaplardaki çile, yakarış, felaketler ve direnmeye ilişkin hikayelere metinlerarasalık yaparak yazdığı varsayılan romanı Yaşlı Adam ve Deniz, tam olarak ihtiyar ve kör talihli bir balıkçının birkaç günlük av hikayesidir. Bu romana kutsal metinlere gönderme yaptığı atfını yaptıransa hikayenin insana umudunu kaybetse de direnmeyi öğütleyen yapısından geliyor. Gerçekte ise Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’na asker ve gazeteci olarak katılmış, kitlesel ölümlerin bizzat ortasında bulunmuş New York’tan Paris’e ve Madrid’den İstanbul’a kadar dünyada yaşamadığı şehir kalmamış Hemingway için, bu tür bir kutsallaştırmanın hiçbir değeri yok. Hemingway, dökme bir Alman çeliği kalitesindeki yazılarıyla sadece anlatmayı seçenler arasında yer alır. Bir başka ve en basit deyişle Ernest Hemingway, sadece roman ve hikaye yazar. İsteyen de istediğini anlar. O, hiçbir zaman Tolstoy gibi okurun elinden düşsel bir elle tutarak sadece kendisinin istediği yerin, istediği bakış açısıyla ama sanki böyle yapılmamış da oraya okur kendi arzusuyla gelmiş gibi yapan bir yazar olmadı. Tolstoy, kendi düşüncesini kabul ettirmek için yazanların en kalitelisiydi ve bunu öyle ince bir fırça darbesiyle başardı ki, Tolstoy’un okuru kendi istediği yere çekişi tıpkı bir karabatağın ağzında tuttuğu misina ile Titanik’i yüzdürmesindeki ihtişama benzer. Oysaki Hemingway edebiyatında Hemingway uzmanlarının üzerine kitaplar yazarak savunduğu gibi Yaşlı Adam ve Deniz, yazarın okura umut aşılamak için anlattığı bir mücadele metni değildir. Yaşlı Adam ve Deniz, bir romandır daha doğrusu bir Hemingway romanıdır. Hepsi o kadar. Sadeliğin ihtişamı Söz konusu Hemingway ile onun Yaşlı Adam ve Deniz romanı olduğunda, hepsinin o kadar olması mütevazılığın da içini boşaltan bir alçak gönüllülük hatta alçaklık olur. Gerçi Hemingway yaşasaydı, onunla Paris’te bir barda viski içerken kendisinin okurun anlama tercihlerini kontrolünde tutmayan bir yazar olduğunu söylemenin dışında başka bir övgü sözü kullanılabilir miydi bilmem. Ama bildiğim bir şey var ki, tam 84 gündür ne büyük ne küçük tek bir balık dahi yakalayamayan Santiago’nun hikayesi, kutsal metinler bu romandan daha önce var olduğu için bir şekilde tüm metinlerin birbiriyle ilişkisinden bir parça daha fazla olarak onlara benzer. Santiago’nun yanında 40 güden fazla miçoluk yapan ama her seferinde eli boş döndüğü için ailesinin başka bir balıkçının yanına verdiği çocuk, Yaşlı Adam ve Deniz romanının anlam kulelerinden biridir. O kule ki, oraya çıkmaya başarabilen sadelikle edebiyatı altın oranda birleştirebilendir. Hemingway’in sadeliğin ihtişamı formu ile yani on kelimeyi geçmeyen cümlelerle ve dil oyunlarına boğulmadan yazılan roman tarzıyla oluşturduğu Yaşlı Adam ve Deniz, edebiyat tarihinin sadelikle inşa edilmiş en güçlü ve güzel yapılarıyla doludur. Bu yüzden Hemingway kendinden sonraki yazarları etkileyebilmesi ve onlara bu amacı gütmese de yol göstermesi nedeniyle benim tabirimce Büyük Öğretici Bir Yazar’dır. Adını bilmediğimiz o çocuk da, dünya edebiyatının en naif ve güçlü karakteri. Talihsizlik nedeniyle avlardan 84 gündür eli boş dönen Santiago’nun ne yiyecek düzgün bir yemeği ne de kalacak ve adına ev denilebilecek bir yeri var. Bu duruma hayli içlenen çocuk ise, son kez denizde şansını denemekten başka seçeneği olmayan Santiago’yu yalnız bırakmak istemez. Santiago ise talihsizliğini bulaştırmaktan korkarak bu yardım isteğini geri çevirir ve Hemingway’in Küba’nın yoksul insan yaşamları arasında Santiago kadar perişanını ve gururlusunu bulamayacağımızı anlatan bölümlerinin ardından vakit denize açılma vaktidir. O büyük av Yeni bir kıta keşfetmek isteyen 15’inci yüz yıldaki meslektaşları gibi olabildiğince uzağa gitmek için küreklere asılan Santiago, sonunda bildiği sulardan epeyce uzaklaştığında kör talihini de geride bıraktığını düşündü. Onu haklı çıkaran da yetmiş yılını geçirdiği denizde o güne dek en hayalperest denizcilerin palavralarında bile karşılaşmadığı büyüklük ve güzellikteki kılıçbalığının zokayı yutması oldu. Santiago, sanki 80 yıllık ömründeki tüm talihsizlikleri yüzgecinin, omurgasının, derisinin, gözlerinin ve kuyruğunun bir kısmını oluşturup şans olarak geri dönmüş gibi bu eşsiz kılıçbalığını gördüğünde bir seçim yapar. Tecrübelerine dayanarak bu balığı tek başına zıpkınlayıp, zaten balık 5 metrelik kayığından daha büyük olduğu için onu bordasına bağlayarak kürekle çok uzaklaştığı kıyıya kadar götürmesinin mümkün olmadığını bilir Santiago. Ama o güne dek hak ettiği şeyleri öylesine elde edememiş ve başarıya, rahata ve paraya öylesine susamıştır ki, zaten onu bu açıktan da açık denize sürükleyen tüm bileşenlerin yapmasını istediği de bir an önce hiç kolay olmayacağı gözüken bu uğraşa girerek, balığı alt etmesiydi. Hemingway’in büyüklüğü burada; hem bu kılıçbalığını yakalamaya muhtaç, hem de bunu tek başına eğer bir peygamber olduğunu kanıtlamak için gereken türden bir mucizesi yoksa asla başaramayacak çaresizlikteki Santiago üzerinden okura sorular sorar. Hayatınızda hak ettiğiniz halde elde edemedikleriniz bir büyük ikramiye gibi ama en kötü şartlar altında karşınıza çıksa ve bu sizin son şansınız olsa, ne yaparsınız? İnsanoğlunun hem ihtiyaçtan hem de aç gözlülükten fırsat peşindeki bir av köpeği olduğunu anlatırcasına edebiyat tarihinin bu en büyük sorusunu bize yönelten Hemingway, ihtiyar balıkçı Santiago’nun hırs ve kibirden arınmış fakat ne tecrübesine ne de doğaya duyduğu sevgiye yakışmayan cevabını bizimle paylaşır. Çocuğun yardımını kabul etmediğine hayıflanarak kılıçbalığını zapt etmek mücadelesine girişen Santiago’nun zihninden o anda Hemingway’in bu ahret sorusu geçmez. Yapmak istediği tek şey, yapmak için yola çıktığı şeyi başarmaktır. İnsanın kararlarını çok da düşünmeden aldığını Hemingway’in kaleminden öğrenerek Santiago’nun 500 kiloluk, kılıcıyla beraber kuyruğuna kadar 7 metreden uzun ve Santiago gibi yaşlı bir insan için güzelliğiyle deniz masallarının yaratıklarından, gücü ve karşı koyma hırsıyla aynı deniz canavarlarından birine benzeyen balıkla mücadelesi başlar. Santiago iki gün boyunca insanoğlunun direncinin kırıldığı tüm sınırları aşar. Tüm gücünü, tüm beklentisini ve tüm dirayetini tüketir ama sonunda kayığının kıçına o sülün gibi, gelin gibi, hayal gibi kılıçbalığını bağlamayı başarır. Öte yandan bu doğa aşığı insan kılıçbalığından ve Tanrı’dan bu av için af diler. Bir yandan avının ne eşsiz bir kılıçbalığı olduğu ile denizdeyken adet edindiği üzere kendisiyle yüksek sesle konuşarak bizi de bu durumdan haberdar eder. Sonuçta Hemingway o her şeye kadir, karakterlerinin zihninden geçenleri en küçük ayrıntısına kadar bilen Tanrı yazarlardan biri değil. Böyle olmadığı için de Santiago’nun yüksek sesle konuşma gibi garip ama bir o kadar da faydalı alışkanlığı olmasa, onun mücadelesini bir anlatıcı sesine boğularak ve neler düşündüğünü dinleyerek öğrenecektik. Muhtemel ki Yaşlı Adam ve Deniz romanı da yazıldığı 1952 yılından kısa bir süre sonra, unutulmuş kitaplar rafındaki yerini almış olurdu. Santiago’nun neler düşündüğünü bize kendi ağzından anlattıracak o yüksek sesle konuşma gibi ince düşünülmüş ama Hemingway’e de Nobel’i getirmiş özellik bir edebiyat dersidir. Ve bu tür bir başlığı edebiyat atölyelerinin modern romanlar bölümünde bulmak yolum oralara hiç düşmese de sanırım pek mümkün sayılmaz. Kılıçbalığını avlamak için her şeyini tüketen Santiago’nun böylesi bir hikayenin kahramanı olduğunu anlatabilmek ve parasını cebine koymak için çok uzaklaştığı kasabaya geri dönmek gibi küçük bir sorunu olduğunu fark ederiz. Tabii Santiago kılıçbalığını alt etmek için zıpkın kullanarak kan akan bir yara açmamış olsaydı, hikayeye kan kokusunu kilometrelerce uzaktan alabilen köpekbalıklarının dahil olması zor görünüyor. Av mücadelesinde zıpkın Atlas Okyanusu’nun dibini boyladığı için kürek ve küçük bir kama dışında kılıçbalığını parçalamak için sürüler halinde gelen köpekbalıklarına karşı koyamayan Santiago’nun durumu, o balığı avlamayla ilgili şartlar gereği mecburi ama bir o kadar da yanlış kararının esirliğine dönüşür. Santiago, dönüş yolunda köpekbalıklarının pek çok saldırısını kahramanca püskürtmesine karşın vahşetlerinin dirayeti insanın azmini parçalayan bu deniz yırtıcılarının avını parçalamasını çaresizle izlemesiyle sonuçlandı. Daha köpekbalıklarının avın en değerli yerinden sanki Santiago’nun eline daha az para geçsin ve dahası böyle yaparak Santiago’nun direnci kırılsın diye aldıkları ısırık, o kılıçbalığını yaşlı balıkçının gözünde kutsal bir armağandan artık bir an evvel kurtulunması gereken bir varlığa dönüştürür. Santiago’nun köpekbalıkları kılıçbalığının bir bölümünü parçaladıktan sonra, artık ne avladığı için özür dilemek ne de o güne değin böylesi bir güzellik gördüğü için şahit olmak amacıyla dönüp dönüp baktığı avına bir daha bakmayışı, Hemingway’in insanın hevesine yaptığı bir sorgulamayı oluşturuyor. Hemingway, hevesi alınana kadar her şeyin güzel olabileceğini ama başa gelen ilk felakette bu düşünsel değerin bir anda yerini öfke ve yılgınlığa bıraktığını, bu nedenle de insanların bir varlığa atfettiği değerin hiçbir zaman aynı kalmadığını tüm o değerin aynı kalacağına dair verilen sözlerin yalan olduğunu söylüyor. Bir köpekbalığı bir kılıçbalığından parça kopardı ve Santiago, sanki 100 bin yıllık insanlık tarihindeki deniz avcılığının en büyük direnç destanını yazmamış gibi nasıl süklüm püklüm ve ruhsuz oluverdi. İnsanlar anlam yükledikleri varlıkların yine bizzat anlamı yükleyen kendileri dışında herhangi bir başka nedenle zarar görmesine tahammül edemeyecek kadar zayıf karakterlidirler. Ve anlam yükledikleri varlıkların, kendileri artık bu anlamı yüklemek istemedikleri zaman ancak yok olmasını talep edecek kadar da bencildirler. Umudunu kaybetmek Santiago’nun bu denli habis özellikleri olmasa da yine de bu standart donanımlara sahip bir insan olduğunu akıldan çıkartmamız gerektiğini bize öğreten Hemingway, sanki büyük öğretici kendi değilmiş gibi perde arkasındaki gizlediği yeri sağlamlaştırır. Santiago’nun dönüş yolunda gittikçe ateşi sönen bir inatçılıkla köpekbalıklarından kılıçbalığını kurtarmaya çalışması ama bunu bir türlü başaramamasını her ısırışta takip ederek, en nihayetinde Küba’ya varır hikaye. Elinde kocaman bir hiç ile gittiği avdan kayığının ardına bağlı ve sadece iskeleti kalmış kocaman bir hiçbir şey ile dönen Santiago’nun aslında başardığı tüm balıkçıların şahitliğinde kayda geçer. Yine de Santiago’nun eline bu iskeletten maddi olarak hiçbir şey geçmez ve yüz üstü yuvarlandığı yoksulluğu ile talihsizliğine gerisin geri döner. Çocuk da bu duruma şahit olur ve yaşlı balıkçının kursağından bir şeyler geçsin diye çabalar. Santiago da bir vakitler Afrika’da gördüğü beyaz aslanlarla dolu rüyasına dalarak, edebiyat tarihinin en güçlü karakterlerinden biri olmayı başarır. Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz romanı ile sabretmek, mucize beklemek, başarmak, azmetmek, af dilemek, elde etmek gibi kavramlarla dolu kutsal metinlere göndermeleri yok. O bir roman yazmış ve hayatı anlatmış. Hayat bunlarla doluysa o da Hemingway’in suçu değil. Olsa olsa Hemingway, Tanrı’nın kişisel mucizeler yaratabileceğini ama her mucizenin insanı mucizeyi dilerken varmak istediği sona eriştirmeyebileceğini söylüyor, bu kadarcık şey söylemeye de hakkı olan büyük bir yazarın ihtişamıyla. Neresinden bakarsanız bakın, Santiago kaybettiği umudunu çok açık denizde arayan ve bulduğu zaman daha çok kaybeden bir yaşlı balıkçı. Eğer Yaşlı Adam ve Deniz olmasaydı, 1952’den sonra büyük romanlar asla yazılamazdı. Ve eğer umudunuzu yeniden bulabilecek kadar güçlü değilseniz, kaybetmeyin. Ya da kaybedin, Santiago ile aramaya çıkın, mutlaka bulursunuz. Erdinç Akkoyunlu – 27 Eylül 2018 Bunlar da ilginizi çekebilir Kedilerden ilham alacağımız altmış şeyÖdüllü öykücünün yeni kitabı yayımlandı “Babam Aharon Usta” » Mutlak tutkusuyla yarışırcasına, dünyanın dört bir yanında, kendini serüvenden serüvene atan HEMINGWAY, fırtınalarla dolu yaşamına yön veren karakterini, bir bakıma bu romanıyla özetlemiş gibidir. Büyük yazar, sert, acımasız fakat bir o kadar dokunaklı bir yazgıyı, yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen birkaç günüyle özdeşleyerek, yalın, yoğun ve çarpıcı bir başyapıt koymuştur ortaya. İlk yayımlandığından bu yana, bütün ülkelerde artan bir ilgiyle okunan Yaşlı Adam ve Deniz, yazarın Nobel Ödülü kazanmasında birinci etken sayılmaktadır. Roman filme de alınmış, ünlü aktör Spencer Tracy’nin oyunuyla dünya sinemalarında olay yaratmıştır. Yaşlı Adam ve Deniz, HEMINGWAY’in en ölümsüz eserlerinden biridir. Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikayesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan tutkusuyla yarışırcasına, dünyanın dört bir yanında, kendini serüvenden serüvene atan HEMINGWAY, fırtınalarla dolu yaşamına yön veren karakterini, bir bakıma bu romanıyla özetlemiş gibidir. Büyük yazar, sert, acımasız fakat bir o kadar dokunaklı bir yazgıyı, yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen birkaç günüyle özdeşleyerek, yalın, yoğun ve çarpıcı bir başyapıt koymuştur ortaya. İlk yayımlandığından bu yana, bütün ülkelerde artan bir ilgiyle okunan Yaşlı Adam ve Deniz, yazarın Nobel Ödülü kazanmasında birinci etken sayılmaktadır. Roman filme de alınmış, ünlü aktör Spencer Tracy’nin oyunuyla dünya sinemalarında olay yaratmıştır. Yaşlı Adam ve Deniz, HEMINGWAY’in en ölümsüz eserlerinden biridir. Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikayesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan heykelleştirmiştir. 4 kişiden, 4 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Tamamen sembolik bir kitap ama önce biraz konusuna değinirsek; Santiago isimli bir balıkçı vardır. Yaşlı bir adamdır ve günlerdir balık avlamaya çıktığı halde hiç balık küçük yardımcının bile yaşlı adamın talihsizliğinden ailesi artık onunla çalışmasını istemez. Tabi birgün tek başına denize açıldığında oltasına çok büyük bir balık gelir balıkla olan mücadelesini onu kaybetmemek için yaşadıklarını anlatır Hemingway. Yalnız bu sadece bir balık yakalama ve denizci hikayesi değildir. Metafor anlatım tercih edilmiştir. Mesela; Hemingway sıkı bir dindar olmasına rağmen hikayedeki denizcinin dini inançları kendisinin de itirafı ile azdır. İnatçı bir umut taşır balıkçı; ''Yenilmedim aslında belki biraz fazla açıldım o kadar.'' Yaşlı adamı İsa ile özdeşleştirenler de olmuştur. Ne de olsa bir yelken direğini sırtına alıp İsa'nın çarmıhı gibi sırtında taşımak,uyurken çarmıhtan indiriliş sonrası yatış pozisyonu almak gibi... Bu arada yeni öğrendiğim üzere Santiago İspanyolca'da Aziz Yakup'a verilen isimdir ve çile çekişin sembolüdür. Tabi benim gibi eline olta dahi almamış insanlara başta çok sıkıcı gelebilir hikaye ama bir süre sonra bunun bir balıkçı romanı olmadığını anladığınızda kitaba odaklanabilirsiniz. Bu arada bu Kübalı balıkçı da gerçektir. 2004 yılında 104 yaşında ölmüş bir balıkçıdır. 2 kişiden, 2 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Hayatı boyunca bu kitabı okumamış insan biraz eksiktir aslında... 2 kişiden, 2 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar..." İhtiyar balıkçı, 88 gün olta sallar ve eve eli boş döner,ama vazgeçmez "Balık nasıl balık olmak için yaratılıyorsa sen de balıkçı olmak için yaratılmışsın" Aslında bu çocuk hikayesi gibi görünse de esasında hepimizin hikayesi,Aslında hepimiz için hayat böyledir hepimiz "büyük balığı" ararız. 2 kişiden, 2 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Yaşlı bir balıkçının açık denizde dev bir kılıç balığıyla olan heyecanlı mücadelesi anlatılıyor. Kitap kısacık 130 sayfa ve yalın, sade anlatımıyla sizi etkisi altına alıyor. Aslında yaşamımın güzel bir dönemine denk geldi bu kitap. Çünkü ben de kpss sürecinde çoğu zaman kendimi boşa kürek çekiyormuşum gibi hissediyorum ama bu kitapta mücadele ruhunu, direnmeyi, pes etmemeyi çok güzel anlatmış yazar. Ve tabii yalnızlığı da... Anlatım tarzı çok güzeldi. Balıklarla ve yalnızlıkla mücadele eden benmişim gibi hissettim okurken. Klasiklerden diye gözünüz korkmasın sade anlatımı var. Bir de kitapta balıkçının yanında çok tatlı küçük bir çocuk vardı insana resmen yaşama sevinci ve umut aşılayan. Keşke herkesin hayatında olsa böyle bir çocuk ya da o çocuk biz olsak.. Huzur ve umut verici bir kitaptı. Deniz aşığı biriyseniz kesinlikle okumalısınız. Zaten denizleri kim sevmez ki... 1 kişiden, 1 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Bunca sene sonra bile bende bıraktığı etkiyi hatırlıyorum. Mutlaka okunmalı bence.. 1 kişiden, 1 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş hala aklıma geldikçe üzer beni yaşlı adamın hikayesi 1 kişiden, 1 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Muhteşem... Kendinize pek çok soru sorduğunuz ve hayatı sorguladğınız bir öykü. Pulitzer ödülünü fazlasıyla hak etmiş bir kitap. 1 kişiden, 1 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Balıkçı ve balık birer sembol aslında bu noktada. İnsanı anlatırken, iç hesaplaşmaları, gururu anlatırken arka planda kullanılan metaforlar. Bu açıdan büyük resme baktığımızda olağanüstü etkileyici anlar hissediyorsunuz okurken. Şu nasıl etkileyici bir cümledir "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım, o kadar..." 1 kişiden, 1 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Bir solukta okunuyor Ernest Hemingway'in "Yaşlı Adam ve Deniz"i... İhtiyar bir balıkçının , oltasına yakalanan bir kılıç balığını zaptetmeye çalışırken pekçok engele karşı verdiği amansız mücadeleyi anlatmış Ernest Hemingway bu eserinde. Yaşlı adamın şahsında sanki tipik bir yaşam mücadelesini de okuyoruz adeta. İnsanoğlunun yaşam serüveninde; bazı hedeflere yönelmişken, hesapta olan ya da olmayan engellerle de karşılaşılabileceğinin tipik bir hikayesi. Belki de kendi hayat mücadelesini anlatmış yazar; saf, yalın, duru biçimde. Ve bir hayat felsefesi sunuyor okuyucuya "Ben her işimi hesapla yaparım. Ne var ki kısmetim yok. Ama kimbilir, belki bugün. Günün her doğuşu yepyeni ayrı bir gün getirir. Talihim bugün yaver gidiverir bakarsın. Ben işimi eksiksiz yapayım da kısmet geldiğinde beni aradığı yerde bulsun." diyerek... Bazen de bir yaşlı adamın gözünden zamanı okuyoruz satır aralarında "İnsan kocayınca çalar saat gibi oluyor" diye güldü adam. "İhtiyarlar niye öyle şafakta uyanırlar bilmem. Günü azıcık daha uzun yaşayabilmek için mi acep?" Huzurlu, dingin bir ortamda tadını çıkarta çıkarta okunabilecek güzel bir eser... Keyifli okumalar dileğiyle... 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Yaşlı Adam ve Deniz, Ernest Hemingway'in Nobel Edebiyat Ödüllü eseri. Eser aynı zamanda birçok ödül de kazanmıştır. Hemingway bu hikâyeyi Küba'da yazmıştır ve hikâyenin başkahramanı Kübalı bir balıkçı olan Santiago'dur. Hikâye yaşlı Santiago'nun Gulf Stream'in açıklarında büyük bir yelken balığı bazı çevirilerde yanlışlıkla kılıç balığı olarak geçer ile karşılaşması ve onunla 5 gün süren mücadelesini anlatır. 1 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Çok dokunaklı gelir bana hikayesi. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Abartı çok olmasına rağmen akıcı bi kitap 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş kitabı okurken bende yaşlı adam gibi hissettim o kadar emek verdi yazık o kadar acı çekti adam tam şansı dönmüşken üstüne bu kadar talihszlik yaşaması üzülmesi beni de çok mutlaka okunması gereken bir şaheser bence herkes kendinden birşeyler bulacaktır yaşlı adamın denizle olan savaşında... 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Zevkli hikayeler, takasa açık 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Ernest Hemingway'in 100 temel esri arasına girmiş olan romanı. Roman Santiago adlı yaşlı bir balıkçının 84 gün denizden bir şey yakalıyamaması ve bunun sonunda olağan üstü bir kılç balığı yakalaması Üç gün boyunca bu balıkla teknede tek başına mücadelesi çerçevesinde sabrı, azmi, insanın yalnız kalınca kendi içindeki öteki benle sohbetini ve okyanusu kısacık masal tadında beğenerek okudum Manolin adlı küçük çocuğa resmen hayran kaldım. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş "insanla doğanın savaşını destansı boyutlara ulaştıran dev bir baş yapıt.." gerçekten doğru.. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Ben sanırsam bu kitabın kısaltılmışını okumuştum ve düşünün, yine de kitabın sonunda öyle bir ağlamıştım ki... 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Okuduğum ilk Hemingway kitabı. Hocalarımdan birine ödev olarak verip, beni Hemingway'le tanıştırdığı için teşekkür borçluyum. Öğretmen tavsiyesiyle okuyup cidden beğendiğim ilk kitaptır. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş En sevdiğim kitaplardan biri. Benim gözümde Martı' dan çok daha ilham verici, en az Küçük Prens kadar da dolu ve üzerine konuşmaya değer bir kitaptır. Pek çoğu kişi kitabın sabır yönüne vurgu yapsa da benim umurumda olan kısım kitabın sonudur. Gerisi spoiler Kitabın sonunda yaşlı kahramanımız büyük balığı kıyıya getiremez ama yine de mutludur. Çünkü yaptığı eylemleri başkası için yapmaz, kendisi için yapar. Özetle başkası için yaşamaz yaşlı adam ve bu kitap bize bunu anlatır sabırdan ziyade; kendimiz için yaşamamız gerektiğini anlatır. Dahası bunu ders verir gibi yapmaz, o sadece yaşlı bir adamın hayata bakışını özetler size, gerisi sizin özgür iradenize, karakterinize kalmıştır. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Hemingway metinlerinin yalınlığı edebi açıdan değil de hikayenin temel noktası bakımından ilkel bir vaziyet haliyle güdülerin değerlendirilmesi ve metne yansıtılması diyebilirim. Ancak ben bu çizgideki anlayışı kusurlu bulmasam da eksik bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Neticede yaşlı balıkçı pek çok kez kendince söylenerek çocuğa seslendi çünkü aletleri vardı ancak yalnızdı. Hatta o araçlara destek olarak işlek zihninide katıyor ve av ile avcının rekabetinde kazanan taraf olduğunu düşünüyordu . Ancak doğa insandan; hele tek başına olan güçlüdür vurgusu göze çarpıyor. Fakat insan doğası, doğanın tüm ''canavarlarından" daha acımasız bir gizemin temsilcisi olmasını da belirtmem gerekiyor bu kitapla birlikte. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş başlarda hadi ama yakala şunu dedim ama sonradan bir hüzün kapladı içimi. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Daha ilk sayfasında hemen beni hikayenin içine alan kitabı, baştan sona gülümser bir hüzünle okudum..Sanki hiç yabanci değildim yaşlı adama..Birden bire yanindaki genc oluverdim okurken.. Bir Akdeniz sehrinde, gecenin karanlığında sabah avı icin oltasini hazırlayan sevgilimi izledim gulumseyerek bir yandan okurken..Gun dogmadan oltami alip denize dogru yol almadan bir kac saat once okudum tam da bir solukta..Eminim her satiri hatirima gelecek denizin icindeyken ben..Bir hikayenin icine girecegim heyecanla.. Oltama her balik takildiginda gulumseyecegim yasli adama..Selam edecegim.. Ne guzel hikayesin sen.. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş "Talih insana her an, hiç tanınmayacak biçimlerde gelen bir şeydir" Yaşlı bir balıkçının doğayla ve kendisiyle olan mücadelesi ve balıkçı ile küçük bir çocuğun dostluğu etkili ve yalın bir dille anlatılmış. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Bu kısa öyküden okuyucu, ihtiyar balıkçının bitip tükenmek bilmeyen balıkçılık aşkına,azmine ve kararlılığına şahit oluyor. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Yıllar önce okuduğum mükemmel eser 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Azim ve cesaret, o yaşa rağmen her türlü ıstıraba katlanıp işin sonunu getirme. güzel bir kitap. martı ve Küçük Prens gibi kısa ama etkileyici bir eser. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş - kitabı okumayanlar yoruma göz atmasın - küçük çocuk balıkcıyı tembelliğe ve hazıra konmaya o kadar çok alıştırmış olmasaydı kitabın finali daha farklı olurdu. - kitabı okumayanlar yoruma göz atmasın - 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Müthiş bir mücadele. İlham verici ve hüzün dolu... Asla başaramayacak demiştim okurken ama yaşlı adamın yılmadan savaşması beni oldukça etkiledi. Küçük bir alıntı; "İnsan yenilmek için yaratılmadı. Ademoğlu mahvolur ama yenilmez." 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş "Benim çalar saatim de yaşımdır" dedi ihtiyar adam. "İhtiyar adamlar niye erkenden uyanırlar? Daha uzun bir gün geçirmek için mi?" 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Keyifle okudugum bir kitap oldu kendisi 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş İhtiyar denizci uzun zamandır süren şansızlığını kırma umuduyla dünyası olan okyanusun sularına açılır. Uzun arayışı sonrasında hayal ettiği dev balık oltasına takılır ve okyanusun , gulf streamin akıntısında kılıç balığı ile amansız mücadelesi başlar. Azim , kararlılık ve yılların birikimi ile gelen mücadele... Yaşlı denizci bu mücadeleden galip gelmek için her şeyini ortaya koymuştur... Sonrasını varın siz görün. Son derece sade ve bir o kadar da kuvvetli bir anlatım.. İki saatte kitabı bitirdim. Film tadında bir kitap.. Bir Hemingway klasiği.. Deniz , gerçekten isteyene rızkını verir.. 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş "Bunu yüksek sesle söylememişti; çünkü iyi şeyler yüksek sesle söylenirse olmayıverirdi." 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş yazarın sade anlatımı enfesti. sanırım denizden ve balıkçılıktan anlayanlar çok daha büyük zevk alacaktır. bilgi yayınlarından okuyacaklar için tavsiye; tadınızın kaçmaması için ön sözü okumadan başlayın kitaba 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş biraz sıkıcı yanları vardı ama sürükleyiciydi 0 kişiden, 0 kişi bu değerlendirmeyi beğenmiş Yoğun bir dini sembolizme sahip olmasına rağmen bunu çok bastırmadan yapması kitabı ağırlıktan kurtarıyor. Oldukça yalın bir yazım dili olması da akıcılığı sağlıyor. Varmanın değil yola çıkmanın, başarmanın değil kendin için yapmanın değerini ortaya koyan bir eser. Yaşlı adamın deniz ile mücadelesinden hayata dair çıkartılacak çok ders var. “Talih insana her an, hiç tanınmayacak biçimlerde gelen bir şeydir.” Kendi okyanusunda yenilenler için Yaşlı Adam ve Deniz Merve Gülşah Akgün “İnsan yenilmek için yaratılmadı” dedi dokunaklı bir sesle; “Âdemoğlu mahvolur ama yenilmez.” Ernest Hemingway’in Kübalı bir balıkçının yaşanmış hikâyesinden esinlendiği Yaşlı Adam ve Deniz romanı, yaşlı bir balıkçının büyük balık avlayamadan geçirdiği seksen dört günün ardından yaşadıklarını anlatır. Seksen beşinci gün, balıkçı Santiago yine avlanmaya çıkar, okyanusa açılır. Seksen dört gün kısmetsiz geçmişse ne olmuştur yani, seksen beşinci gün hâlâ kısmetini saklar. Santiago, balık avlayamadığı günlerde sıkıntılar çekmiş, yanında çalışan ve belki de tek dostu olan çocuk başka bir teknede çalışmaya başlamıştır. Ama yaşlı balıkçı umudunu hiç kaybetmez. Umuduyla, tecrübesiyle bir kez daha okyanusa açılacaktır fakat düşündüğünden daha uzun ve yorucu bir av serüveni onu beklemektedir. “Ya bir de her gün ay’ı öldürmeye çalışsaydık?” diye düşündü. “O zaman ay kaçardı. Fakat ya her gün güneşi öldürmek gerekseydi? Şanslı adamlarız vesselam!” Hemingway’in bu kısa romanında anlatılan, bir balıkçı serüveninden fazlası. Kazanmanın, kaybetmenin, umudun, hayal kırıklığının, ne olursa olsun hayata tutunmak için çabalamanın romanı bu roman. İnsan her zaman doğa ile mücadele eder. Kimi zaman doğanın kimi zaman insanın kazandığı bu mücadelenin üzerine yüzyıllarca söz söylenmiştir. Hemingway de ihtiyar balıkçısının içine düştüğü macerayla insanın doğayla ve kendisiyle olan mücadelesine ışık tutuyor romanında. Koca bir balığın peşine düşen ihtiyar, okyanusun ortasında günlerce tek başına kalıyor. Balık yaşamak için direnirken balıkçı da kendi yaşamını sürdürmek için onu öldürmeye, pes ettirmeye çalışıyor. İki inatçı yaratık doğada başbaşa kalınca bir yandan birbirlerinin direncini kırmaya çalışırken bir yandan da birbiriyle özdeşleşiyor. İhtiyar balıkçı, artık öldürmeye çalıştığı balığı kendine can yoldaşı olarak görmeye başlıyor. Ama amacından, onu öldürmekten de bir an olsun vazgeçmiyor. Balık mı kurtulmalı balıkçı mı yakalamalı? Av mı haklı avcı mı? Bu ikilemler roman boyunca devam ediyor okuyucunun kafasında. “Ben her şeyden, herkesten çok onu yakalamak istiyorum. Dünyada herkesten, her şeyden çok. Şimdi ikimiz birleştik, öğlenden beri birlikteyiz. Hem de tek başımıza.” Sadece doğayla değil, kendisiyle de mücadele eder insan. Kahramanımız da okyanusta geçirdiği günlerde kendisiyle hesaplaşıyor, düşüncelerini özgürce akışına bırakıyor. Belki de bir filozofun düşüncelerinden daha derin anlamlara dalıyor. Hayatı, kendisini, mücadelesini sorguluyor. Bunu öyle naif öyle doğal yapıyor ki, okuyan herkes kendisinden bir parça buluyor. Yaşlı Adam ve Deniz, insan hayatının kısacık bir özeti aslında. Doğduğu andan itibaren bir mücadelenin içine atılan, umuduyla yaşayan, yine umudu yüzünden hayal kırıklığına uğrayan insan, Hemingway’in romanındaki ihtiyar balıkçıdır. Bazen avcıdır bazen avdır. Her insan kendi okyanusunda tek başınadır. Bir şeyi söylemenin, anlatmanın binbir türlü yolu vardır. Kimi diyeceğini doğrudan der, kimi alegoriler kullanır, bazısının sözleri içimize işler bazısınınki bir kulağımızdan girip öbüründen çıkar. Ernest Hemingway, neyi anlatmak istiyorsa onu en güzel yoldan anlatan, okuyucusunu soluksuz maceralara çıkaran ve aklına, ruhuna dokunan bir yazar. Küba sahillerinden okyanusun ortasına bir yolculuk yapıp kendinizi, doğayı, tüm yaşamı sorgulamak; insan olmanın aslında ne basit ama bir yandan da ne karmaşık bir şey olduğunu anlamak isterseniz, Hemingway kütüphanenizin bir köşesinde sizi bekliyor olacak. Günlük hayatta şöyle bir durup etrafına bakmaya fırsatı olmayan günümüz insanının, bu yaşlı balıkçıdan öğrenecek çok şeyi var. Merve Gülşah Akgün – 19 Aralık 2017 Bunlar da ilginizi çekebilir “İstisna Mekân; Hukukun Eşiğindeki Kent” semineri 20 Aralık’taBu ajandadan elde edilen gelirle çocukların kütüphaneleri olacak »

yaşlı adam ve deniz olayın geçtiği zaman