🏮 Nasip Ile Ilgili Dini Hikayeler
iffetile ilgili dini hikayeler, Zikirler, Dini Dualar, tesbihatlar, islami Site, Tasavvuf, Kadirilik, Bektaşilik, hazreti Allah, hazreti Muhammed, hazreti Ali,
Nasİp-kismet. Gencin birisi Kâbe'de hep, "Ey doğruların yardımcısı olan Allahım, ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allahım, sana hamdü sena ederim" diye dua edermiş. Bu durum çevresindeki herkesin dikkatini çekmiş. Birisi, "Neden hep ayni duayı yapıyorsun, başka bir şey bilmiyormusun?"
SURETVE SİRET. İmam Şafiî Hazretleri şöyle bir hatırasını anlatır: 'İlm-i firaset (sezgi ve anlayış bilgisi) ile ilgili kitaplar aramak için Yemen'e gittim. Konuyla ilgili kitapları derleyip toparladım. Geri dönerken konaklamak için, yolda evinin avlusunda duran bir adama uğradım. Adam gök gözlü ve çıkık alınlı biriydi.
Zamanındaİmam-ı Azam ile herhangi bir konuda tartışmaya girip de galip çıkan görülmemiştir. Hem derya gibi ilmi, hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantığı sayesinde hepsinden kendisi galip çıkıyordu. Abbasi Halifesi Me’mun İmam-ı Azam’ı Kufe’ye kadı yapmak istiyordu. İmamı çağırdı ve bu niyetini açıkladı
Mâideve Meryem suresindeki ilgili ayetler ile sınırlandırılır. 7.1.7. Nâs suresini okur, anlamını söyler. Nâs suresi ile ilgili kısa açıklamalara yer verilir; surede verilen mesajlar belirlenir ve surenin nerelerde okunduğuna değinilir. Anahtar Kavramlar âlem, gayb, melek, cin, şeytan, ahiret.
Kıssadan hisse Yazar: kissahisse · Ağustos 23, 2020 · 0 Yorum. Barbaros hayreddin paşa ‘nın hatıraları’ndan (gazavat-i hayrettin paşa) alıntılardır: Barboros Hayrettin Paşa’nın gazalarini anlattigi hatiratidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle kaleme alinmistir. Hayreddin pasa’dan yaptigi tüm savaslari nazimla destan
Kıssalarile ilgili hadisler. HZ. İBRAHİM VE HZ. İSMAİL ALEYHİMASSELAM’IN KISSALARI. 4957 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. İbrahim beraberinde Hz. İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hz.
Yahya Efendi’nin Hızır aleyhisselam ile imrenilecek bir dostluğu vardır ve sık sık bir araya gelirler. Kanuni Sultan Süleyman Han nereden duyar bilinmez, ısrarla sohbete katılmak ister. Yahya Efendi sadece “ Nasip “der. Bir gün padişahla birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkarlar.Kayıkçının birine takılıp, boğaza
Av iken avcı oldum. İtiraf etmek gerekir ki ben pek akıllı birisi sayılmam. Arkadaşım biraz odun kafa olduğumu söylerler, buna incinsem de itiraz etmeye gerek görmem. Ben geç anlayabilirim veya hiçbir şey anlamayabilirim ama hayat nasip işidir. Bunu hep söylerim, “Hayat nasip işidir”.
A’meş de evine dönüp, ezanı beklemeye başladı. Daha sabah olmadan okunan ezanı duyan A’meş’in hanımı, sabah oldu da boşanması gerçekleşti zannederek konuştu: -Oh be! dedi. Senden kurtuldum, kötü huylu herif! A’meş ise kıs kıs gülerek cevap verdi: -Henüz sabah olmadı. Sen de konuşup yeminimi bozdun.
MünafıkVe Babası, Dini Hikayeler, HİKAYE ÖYKÜ MASAL ARŞİVİ İbretli Hikayeler, Duygusal Hikayeler, Din Büyüklerinden Hikayeler, Yaşanmış Hikayeler, Dini Hikayeler, Kıssadan Hisseler, Resimli Hikayeler, Doğruların Öyküsü, Mevlana'dan Hikayeler, Dostluk Hikayeleri, İran Hikayeleri, Sevgi Hikayeleri, Aşk Hikayeleri, Komik Hikayeler, Çocuklar İçin Hikayeler, En Güzel
Haziran 6, 2021 Mart 31, 2022 Kısa Hikayeler 0 yorum acıklı aşk hikayeleri, ağlatan aşk hikayeleri, aşk, aşk hikayeleri, aşk hikayeleri dinle, aşk hikayesi, aşk ile ilgili hikayeler, büyük aşk hikayesi, dini aşk hikayesi, dini hikayeler, duygusal aşk hikayeleri, en güzel aşk hikayeleri, evlilik, evlilik hikayeleri, gerçek
WJdh0Hb. Her birinden ayrı ayrı dersler çıkarmamız gereken kıssadan hisse kısa dini hikayeler. Her ay kıssadan hisse bölümüne yeni hikayeler eklenecektir...Altınoluk Dergisi'nde her ay "Bir Nefes" başlığı altında yayınlanan kıssadan hisse kısa dini hikayeler... Ey Çağın Nemrutları, Altınızdaki Saman Çöpü Çekilmeyecek mi? “Bir sinek, küçük bir su birikintisi üzerindeki saman çöpüne konduğunda kendisine büyük bir mevki biçerek kaptanlık hevesine düşer. Zavallı sinek der ki Denizi de gemiyi de en iyi ben bilirim. Ey küçücük hacmini bir sinek gözüyle seyreden kişi! Azrail, altındaki saman çöpünü çektiği zaman halinin nice olacağını hiç düşünmez misin ?” Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Şifâyı Veren Ancak Rabbimizdir ÂişeÊ-radıyallâhu anhâ- vâlidemiz şöyle rivâyet etmektedir Nebî sallâllâhu aleyhi ve sellem, âile efrâdından biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle duâ ederlerdi “Ey bütün insanların Rabbi olan Allâh’ım! Bunun ıztırâbını giderip şifâ ver. Şifâyı veren ancak Sen’sin. Sen’in şifândan başka şifâ yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifâ ihsân eyle!”ÊBuhârî, Merdâ 20, 38, 40; Müslim, Selâm, 46-49 Kimle Arkadaş Olmalı? Sehl bin Abdullah et-Tüsterî; “Kiminle arkadaşlık edeyim?” diye soran bir zâta şöyle nasihat eder “Sûfîleri tavsiye ederim. Onlardan ayrılma. Zîrâ onlar, sana yaptıkları yardımları hiçbir zaman çok görmez; sende gördükleri hususlardan dolayı, seni ayıplamazlar. Her davranışını, seni mâzur görecek şekilde te’vîl ederler.” Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Kur’an Önden Gidiyor, Bilim Ardından Geliyor Din ve bilim birbirinin alternatifi değildir. Bilim dediğimiz şey, Cenâb-ı Hakk’ın kâinata koyduğu kâidelerin tespitinden ibarettir. Nasıl ki Kur’ân-ı Kerîm, Cenâb-ı Hakk’ın kavlî âyetlerinden oluşuyorsa, kâinat da onu yaratan Rabbimiz’in kevnî âyetlerinden oluşan diğer bir kitaptır. Cenâb-ı Hak, kâinâta bu kâideleri koymasa, bunları keşfedecek idrâk kâbiliyetlerini insana vermese, insan nasıl “bilim” diye bir şey ortaya koyacaktı?! Dolayısıyla bu kırıntı bilgilerle, sonsuz ve mutlak bilginin sahibi olan Cenâb-ı Hakk’a karşı bilimi putlaştırmak; ancak bunu yapan ateist ve deistlerin ne derin bir gaflet ve hamâkat çukurunda bulunduklarının bir göstergesidir. İnsanlığa dîni vaz eden de Cenâb-ı Hak’tır, bilimi ihsân eden de. İkisi birbirinden ayrı değildir. İslâm, tarih boyunca bilimi teşvik etmiş, Batı dünyası cehâlet ve hurâfelerin karanlıkları içindeyken İslâm âlemi, ilim ve medeniyette göz kamaştıran bir seviyeye ulaşmıştır. Zira Kur’ân âyetleri ilme ışık tutmuştur. Yapılan ilmî keşifler, hiçbir Kur’ân âyetini tekzip edememiş, bilâkis te’yid etmiştir. Dolayısıyla yegâne hak dîn olan İslâm’ın bilimle hiçbir problemi yoktur. Bilâkis Kur’ân-ı Kerîm önden gitmekte, bilim ise onu tasdik ederek ardından gelmektedir. Tasavvuf Nedir? Tasavvuf nedir?” diye soran bir şahsa, Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri şu cevâbı verdi “Halka uyma kirinden arınmak, Hakk’a tâbî olmak, süflî huylardan ayrılmak, nefsânî dâvâlardan uzaklaşmak, rûhânî vasıfları kazanmaya gayret etmek, hakîkî ilimlere sarılmak, dâimâ en uygun olana göre hareket etmek, herkese nasihatte bulunmak, ruhların ezel toplantısında verdikleri ahid üzerinde samîmiyetle durmak, Hazret-i Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ve şerîate uymaktır.” Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Namaza ve Gıdaya Dikkat Merhum Dr. Dursun abi Amerika yolculuğuna çıkmadan önce Muhterem Üstaz’ın kendisine yapmış olduğu şu iki tavsiyeyi bir hâtıra şeklinde şöyle anlatmıştı 1950’li yıllarda Türkiye’yi temsilen özel eğitim almak üzere askeriyeden iki kişi ABD’ye gönderilmek istenir. Bunun için imtihan açılır ve fakirle birlikte iki genç teğmen kazanır. Müracaatı yapmadan Muhterem Üstaz’a durumu arz etmek ve duasını almak niyetiyle İstanbul’a geldim. Erenköy’de Güllü Köşk’te Üstadımız hazretlerinin huzuruna çıktım. Yurt dışına çıkma konusunu açarak şöyle arz ettim “ĞEfendim! Türkiye’yi temsilen ABD’ye gönderilmek üzere imtihan açılmıştı. Fakir de o imtihana girmiştim. İki genç teğmenden biri olarak fakir de seçilmiş. Nasib olursa altı aylığına ABD’ye gönderecekler. Ne buyurursunuz? Neler tavsiye edersiniz?” diyerek hem fikirlerini hem de dualarını almayı istedim. Muhterem Üstadımız Türkiye’yi temsilen fakirin seçilip gönderilmesinden memnun oldular ve “- Namazınıza ve gıdanıza dikkat edersiniz inşaallah” buyurdular. Mahmûd Sâmî Efendi’den Hatıralar-2, Derleyen Mustafa Eriş, Erkam Yayınları Nasıl Mazhar Oldun? Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem anlatıyor “Sahrada yolculuk yapmakta olan bir adam, gökteki bir buluttan ÇFalanın bahçesini sula!È diye bir ses duydu. Bundan sonra o bulut, kara taşlık bir yere saptı ve oraya suyunu boşalttı. Adam, suyun tamamının bir derede toplandığını hayretle gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı ki adamın biri, elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirerek bahçesini suluyor. Ona Ey Allah’ın kulu! Adın nedir’ diye sordu. Adam, daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi, peşinden de Ey Allah’ın kulu! Adımı niçin soruyorsun’ dedi. O da Ben şu suyu yağdıran buluttan, senin adını vererek, ÇFalanın bahçesini sula!È diye bir ses duymuştum da onun için sordum. Sen ne yapıyorsun ki bu lutfa mazhar oldun’ dedi. Bahçe sâhibi Mâdem ki merak ediyorsun söyleyeyim. Ben bu bahçenin ürününü hesap ederim; üçte birini sadaka olarak dağıtırım, üçte birini çoluk çocuğumla birlikte yerim, üçte birini de tohumluk olarak ayırırım’ dedi.” Müslim, Zühd, 45 Oğlunu Şehid Edene Dua Hz. Ebûbekir’in oğlu Abdullah, Mekke’den hicret ederek muhâcir olma faziletini kazanmış, Mekke’nin Fethi’nde bulunmuş, Huneyn Savaşı’na ve Tâif Muhasarası’na katılmış bir sahâbeydi. Taif’te isabet eden bir okla yaralandı. Babasının halifeliğinin ilk yılında açılan yarası sebebi ile vefat etti. Hz. Ebû Bekir, Abdullah’ın yaralandığı oku saklamıştı. Sonradan Müslüman olarak Medine’ye gelen Sakîf heyetine oku göstererek “Bunu tanıyanınız var mı?” diye sordu. Sâid bin Übeyd radıyallâhu anh “Bu oku ben yonttum, ucunu ben sivrilttim, tüyünü ben taktım ve ben attım” dedi. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir Sâid bin Übeyd’e şöyle dedi “Bu ok Ebû Bekir’in oğlunu şehid eden oktur. Ona senin elinle şehidlik veren, seni onun eliyle küfür üzere öldürmeyen Allah’a hamd olsun! Onun rahmeti ve ikramı ikinizi de kuşattı.” Mehmet Köprülü, 365 Sahabe Ölçüsü, Erkam Yayınları İki Kişiyi Aşan Sır, Sır Değildir Her sır açığa vurulmaz. Kaderin heybeti de onun sır olmasında değil midir? Kader, nice çok bildim sananları bile acze mahkûm etmez mi? Dolayısıyla işin sonunun ne olacağını önceden açıkça kestirebilmek mümkün değildir; bazen tek denilen çift, bazen de çift denilen tek olur. Aynaya karşı konuşanlar, onu buğulandırırlar da bir şey göremezler. Bunun içindir ki ârifler, fikir, kanâat, para ve mezhepleri hakkında dudaklarını az kımıldatmışlardır. Çünkü bunların düşmanı çoktur; bu hususta biraz mâlûmat edinseler, binbir pusu kurarlar. Ayrıca bir sır, bir başka kişiye söylendiği zaman artık ona vedâ etmek gerekir. Zîrâ iki kişiyi aşan sırlar, sır olmaktan çıkar, yayılıp gider. Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Gaflet Alıklarından Olmamak İçin Dîni, sadece zâhirî cephesi ile anlamak, bâtınına, yâni rûhî derinliğine inememek, pek korkunç bir hüsrandır. Kişi bilmediğinin düşmanı olur. Sâlihlerin, sâdıkların, fazîlet erbâbının muhitinden ve onların sohbetlerinden uzaklaşıp satırların arasında kalmak; gönül ve vicdan ufkunu daraltır, iç-dış nurları söndürür. Kitap ve Sünnet’in ince hikmetlerinden ve ehl-i hâl kimselerin rûhânî aydınlığından mahrum eder. İnsana Hâlık Teâlâ tarafından lutfedilen, hayat sermâyesi olan duyguları kaybettirip, nefsinin esîri kılar. Böyleleri, kâinâta sisli gözlerle bakan gaflet alıkları olurlar. Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Mağfiretini Umarak Gidiyorum Her dünyâya gelen, vakti saati, sayılı nefesleri tamamlandıktan sonra ebedî âleme intikal edecektir. Ne mutlu o kimseye ki, hayatını Hak yolunda ifnâ etmiş ve yüzünün akıyla âhirete göçmüştür! Fakir de, bu hususu nasîbim derecesinde bilebildiğim hâlde, lâyıkıyla kulluk edemedim. Pîr-i fânî olduğum hâlde kendime çeki düzen veremedim. İslâm büyüklerinin şuurlu ve şerefli hayatlarını okudum, lâkin nefsimde tatbik edemedim. Hatâlarla dolu bir ömürden sonra Rabbimiz Teâlâ Hazretlerinin huzuruna ancak mağfiretini umarak gidiyorum. Çünkü O, Rahmân’dır, Gaffâr’dır. Hâce Musa Topbaş Hz. Cimri Allah Dostu Olmaz Bir insan, hem Allah dostu olsun, hem de cimri olsun, bu tasavvur edilemez. Cimriler, Hak -celle ve alâ- Hazretlerinin nazarında hiç itibarı olmayan kişilerdir. Cömertlik, Allâh’ı sevenlerin, âşıkların süsüdür. Hasislik ise, değersiz olanların hastalığıdır, lekesidir. Cömertlik, içerisine her güzelliği alan sıfatların anahtarıdır. Cimrilik ise içerisine her kötülüğü alan seviyesizliklerin anahtarıdır. Hâce Musa Topbaş Hz. Nezaket Ana Rükünlerdendir Maalesef zamanımızda nezâket “zümrüd-i anka” hâline geldi. Herkes birbirine karşı hoyratca konuşuyor ve muamele ediyor, bunun ismine de samimiyet diyorlar. Kabalıkla samîmiyetin ne alâkası var? Hâlbuki samimiyetten nezâket doğar. Fıtraten hoş, nazik olanlar müstesna, ancak bazı altmış, yetmişini aşmış İstanbul efendi ve hanımlarında bu nezâket kaidesine uyanlara rastlayabiliyoruz. Hâlbuki hatırşinaslık, nezâketli olmak, İslâmiyetin ana rükûnlerinden biridir. Hâce Musa Topbaş Hz. Ya Rabbi İhlâsımı Arttır “İhlâsı yaralayan şeyler, dünyevî menfaatler, dünyevî şöhretler ve buna mümâsil şeylerdir. Bazı insan vardır, parayı çok sever, ona münhemiktir o işin üzerine çok düşer. Bazı insan vardır, şöhreti sever. Aman şunum olsun veya herkes beni alkışlasın der. Herkesin takıldığı bir nokta var. İşte ihlâsı bunlar zedeliyor. Bunların hepsi kalpten silinirse, ancak o zaman insan ihlâs sahibi olur. Zararlı şeylerden kaçınmalı, ihlâsa sımsıkı sarılmalı. Herkesin dikkat edeceği en iyi düstur, Cenâb-ı Hak’tan ihlâs talep etmek. Bir mecliste ihlâs var mı, orada her şey var. İhlâs yok mu, istediği kadar kitaplar okunsun, tefsirler vesaire vesaire... Yine noksanlıktır. Fakir dualarımda daima “Ya Rabbi ihlâsımı arttır” diye dua ediyorum. İhlâs en güzel şey. İhlâsı olana Cenâb-ı Hak bol bol ihsan eder. Hâce Musa Topbaş Hz. Bolca Dağıt Mal Biriktirme Sûfiyenin ahlâkından biri de, çoluk çocuğu dara düşürmeden, bolca dağıtmak ve mal biriktirmemektir. Allâh’ını bilen, Hakk’ın hazinelerini bir deniz, kendini de o denizin kenarında oturan biri olarak görür. Çünkü deniz kenarında oturan, her zaman suyun yakınında olduğu için, suyu saklayıp biriktirmeye ihtiyaç duymaz. Hâce Musa Topbaş Hz. Riyâzat Halinde Yaşayın Mutlaka riyâzat hâlinde yaşayın ve Allâh’ın verdiklerini yine Allah için infak edin! Riyâzat hâliniz sadece üç aylara mahsus olmasın. Riyâzâtı, yalnızca Ramazanlara da hasretmeyin. Onu, hayatınızın her safhasına yayın. Yani her zaman riyâzatla yaşayın ve ihtiyaç fazlasını Allah yolunda infak edin! Şunu iyi bilin ki, Dolmabahçe Sarayı’nda da Topkapı Sarayı’nda da yaşasanız, yine riyâzatla yaşamaya mecbursunuz. Onun için malı da mülkü de ancak kalbinizin dışında taşıyın. Eğer ihtiyaç fazlasını Allah yolunda infak etmezseniz, Allâh’ın verdiği nîmetlere karşı nankörlük etmiş olursunuz. Unutmayın ki, infak edilmeyen nîmetler ziyan edilmiş demektir. Ziyan edilen nîmetler de hesabı çok ağır birer âhiret vebâlidir. Hâce Musa Topbaş Hz. Uykuda Kimseyi İncitemezsin Şeyh Sâdî, Gülistan’ında der ki Zâlim ve fâsık biri, bir Allah dostuna “–İbâdetlerin hangisi efdâldir?” diye sorar. O da “–Senin için uykudur. Çünkü, uykuda olduğun zaman kimseyi incitemezsin!..” cevâbını verir. Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Aşırı Düşkünlük Engeldir Nâfile ibâdetlerden daha kıymetlisi, nefeslerimizi alıp verirken daima Rabbimizi düşünmek ve her hususta edebe riayet etmektir. Bu hususa ne kadar dikkat edilse o kadar tekâmül edilir. Sonra her hangi bir şeye aşırı düşkünlük, o da maneviyat yolunu engeller. Meselâ beşeriyet icabı yavrumuza vasat dereceden ziyade kalbimizi kaptırmayacağız. Merhametle bakacağız... Hâce Musa Topbaş Hz. Dostların Gönül Dünyasından Uzak Kalmaktansa… Yaman Dede, Hazret-i Mevlânâ’nın Mesnevî’si bereketiyle hidâyet bulmuş, içli, yanık bir Peygamber âşığı idi. Âdeta O’nun ve ashâbının ahlâkı ile ahlâklanmıştı. Şu hâdise, bu hâlini aksettirmeye kâfîdir Bir gün derste öğrencilerinden biri sorar “–Hocam ağır bir günâhın altında kalmayı mı, yoksa cüzzam illetine tutulmayı mı tercih edersiniz?” Yaman Dede der ki “–Allâh’ın kullarının gönül dünyâsından bir an için uzaklaşmak ve duyarsız olmaktansa diri diri yanıp kül olmayı tercih ederim! Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Aklı Nasıl? Bir adam Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e çok medhedildiğinde Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-; “Aklı nasıl?” diye sormuştur. İhyâ, I, 211 Bir başka hadîslerinde ise “Akıllı kimse, nefsinin hevâ ve hevesine uymayan ve ölümden sonrası için hazırlık yapandır.” buyurmuşlardır. Tirmizî, Kıyâmet, 25; İbn-i Mâce, Zühd, 31 Sabah Kalkınca… Sabahleyin kalkınca ilk işiniz abdest almak olsun!.. Sonra da İlâhî, ente maksûdî ve rızâke matlûbî Allâh’ım, sen benim tek gâyem ve senin rızâna ulaşmak da benim yegâne isteğimdir!..» duâsını yapın. Böyle yaparsanız akşama kadar yaptığınız bütün işlere bu duânın bereketi gelir ve hepsi Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına muvâfık olur, inşaallâh!.. Sâlih insanlarla arkadaşlık edin. Yoksa nefis her ân kayıp gitmeye meyillidir. Dünya bir misâfirhâne, bir devremülk; bugün var, yarın yok!.. Âhiret dağarcığına ne doldurabilirseniz, günde kaç kişinin gönlüne girip “Allah râzı olsun!” dedirtirseniz, kârınız o!.. Hâce Musa Topbaş Hz. Herkesi Büyük Görmek Ana ölçü şu olacak “Daimî olarak alçak gönüllü olmak, zamanların kıymetini bilip israf etmemek, yani hakkıyla değerlendirmek, Cenâb-ı Hakk’ın mahlûkatını sevip onlarla çekişmemek, muhataba dinî seviyesine göre muamele etmek, kabahat örtücü olmak, haram ve helâle dikkat etmek, herkesin küçük gördüğünü dahi büyük görmek. Çünkü günahı küçük gören -hâşâ- Cenâb-ı Hakk’ı küçük görmüş olur. Hâce Musa Topbaş Hz. Cins Cinsine Âşıktır Hazret-i Ali’ye bir kadın gelip “–Küçük oğlum dama çıktı; ucuna geldi. Çağırsam gelmeyecek; bıraksam yere düşüp parçalanacak! Ne yapayım?” dedi. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- “–Ey hanım, onun emsâli bir çocuğu dama çıkar. Onu görünce yanına gelir. Sen de alıp kurtarırsın!” dedi. Kadın, çocuğunun emsâli bir çocuğu dama çıkardı. Çocuk, kendi cinsini görünce, emekleyerek onun yanına geldi. Tehlike bitti. Osman Nûri Topbaş, Bir Testi Su, Erkam Yayınları Niyet Nasıl Yapılır Öğren… İnsan, bütün amellerinde kendini kontrol etmeli, adımlarını ileri ve geri atmasını niyet ile yapmalıdır. Şâyet niyet hazırlığı yoksa işini durdurmalıdır. Çünkü niyet, irade dışıdır. Eskiler ameli nasıl yapacaklarını öğrendikleri gibi niyeti nasıl yapacaklarını da öğrenirlerdi. Marifet Meclisleri, Altınoluk Yayınları, 2020 Ölüme Eştir Abdullah İbn-i Mübârek’e “İnsandaki en üstün haslet hangisidir?” diye sorulunca; “kâmil akıl” buyurdu. “Eğer o yoksa?” dediler, “güzel edebdir” buyurdu. “O da yoksa?” dediler, “kendisiyle istişare edilecek şefkatli bir kardeş” dedi. “O da yoksa?”, “devamlı sükût.” “O da bulunmazsa?” dediklerinde; “ölmektir” dedi. Marifet Meclisleri, Altınoluk Yayınları, 2020 Kim Kötü Arkadaştan İyidir? Mâlik bin Dinar yanına bir köpek gelip oturduğu zaman ona bir şey yapmaz ve kovalamazdı. “Neden kovalamazsın?” denildiğinde “Bu köpek, kötü arkadaştan daha iyidir; kişinin iyi insanları yanında bulup da doğru yola gitmemesi, kötülük olarak kendisine yetişir” buyurdu. Marifet Meclisleri, Altınoluk Yayınları, 2020 Olursa Bakarız Ammar’dan bir şey soruldu. Ammar “Bu şey olmuş mudur?” dedi. “Hayır” dediler. O zaman Ammar “O hâlde bizi meşgul etmeyiniz. Bu, ne zaman olursa, o vakit var kuvvetimizle onun cevabını vermeye çalışırız” dedi. Mehmet Köprülü, 365 Sahabe Ölçüsü, Erkam Yayınları Allah’la Yarışılmaz Cenâb-ı Hakk’ın “mütekebbir” sıfatının ortaklığa tahammülü yoktur. Allah Teâlâ’nın azamet ve kibriyâ sıfatıyla yarışa kalkışan, Hakk’a karşı “Ben!” diyen zâlimler, “Bizden daha güçlü kim var?” diye övünen Âd ve Semûd gibi kavimler, Allâh’ın lûtfettiği güç ve kudreti kendi nefislerine izâfe ederek gurur ve kibir şımarıklığına kapılanlar, dâimâ ilâhî gazaba dûçâr olmuşlardır. Vaktiyle o mağrur zâlimlerin ihtişamlı sarayları üzerine doğan güneş, bugün onların harâbeleri üzerine doğuyor. Akıllı Olalım Allâh’ını seven her konuda bilgili olacak, gözünü açacak. Saflık başka, temizlik başka, ahmaklık başka. Safla ahmağı da ayırt etmek lâzım… Fahr-i kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, insanları akıllarına göre değerlendirirlerdi. Akıllı olalım. Akıllıca yapılan işlerden iyi netice alınır. Çünkü akıllı, gayeyi bilir. Sonra ne yapılması lazım gelirse ona başvurur. Hâlbuki akılsız, ne yapılması lâzım geldiğini bilemez, bilmeyince de, yalnız şuursuz bir hâlde hareket eder. Verimli bir netice alamaz. Hayrı-şerri, iyiyi-kötüyü tefrik edemez. Gerek dünya işlerinde, gerek âhiret işlerinde vaziyet değişmez. Eğer akıllı insana seyr u sülûk yolu nasip olmuşsa, o, bahtiyarların en bahtiyarı, yani daha dünyada iken cennet hayatına nail olmuş olur. İsterse o fakir olsun, isterse türlü türlü ibtilâlara maruz kalsın. Çünkü Allâh’ın kendisine bahşettiği aklı selim sayesinde, Allâh’a bağlılığı artmış ve huzuru bulmuştur. Hâce Musa Topbaş Hz. Rasûlullah Sevgisinde Zirve Ebû Kuhafe biat etmek üzere elini Peygamber’e uzattığı zaman Ebûbekir ağladı. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Ebûbekir “Senin amcanın eli, babamın elinin yerinde olsaydı, senin gözünün onunla aydın olması benim gözümün aydın olmasından bana daha sevimli gelirdi” dedi. Mehmet Köprülü, 365 Sahabe Ölçüsü, Erkam Yayınları Nasıl Hesap Vereceğim? Hz. Selmân bir keresinde hastalanmıştı. Sa’d bin Ebî Vakkas onun ziyaretine geldi. Hz. Selmân ağlıyordu. Hz. Sa’d, “Niçin ağlıyorsun? Hâlbuki vefat edersen arkadaşlarına kavuşacaksın. Havz-ı Kevser başında Rasûlullah ile buluşacaksın. Peygamberimiz senden hoşnuttu!” dedi. Hz. Selmân ona şu cevabı verdi “Ben ne ölümden korktuğum için ne de dünyadan ayrılmak istemediğim için ağlıyorum. Beni ağlatan, Rasûlullah’ın şu tavsiyesidir Dünyada sizden birinizin sahip olacağı mal, yolcunun taşıyacağı azık kadar olsun.’ Hâlbuki çevreme bakıyorum, bunca servet var!” Oysa Hz. Selmân’ın eşyasının hepsi 15 dirhem değerindeydi. Mehmet Köprülü, 365 Sahabe Ölçüsü, Erkam Yayınları Mâneviyattaki Derece, Teslimiyet Ölçüsündedir İnsan şuna inanmalı ki, bir iş için isteme ve tedbir alma yetmez. O işin ne sonuca varacağını bilemez. O hâlde bunu bilene bırakmak lâzımdır. Nasıl ki bir altın bileziğin hakiki altın olup olmadığını ancak bir sarrafa göstermekle tatmin olur isek, bir işin sonunun hayır veya şer olup olmadığını da ancak her şeyi bilen Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin bileceğine inanarak ona güvenmek lâzımdır. Teslimiyet, mevhibe-i ilâhiye ise de kula düşen teslimiyetin ehemmiyetini idrak edip teslimiyet yolunda gayret sarf etmektir. Kalp ancak teslimiyetin tam olmasıyla huzura kavuşur. Teslimiyet gönüldeki kederi ve sıkıntıyı izâle eder, ruh sevdiği ile berâber olur. Kulun mâneviyattaki derecesi, teslimiyeti ölçüsündedir. Teslimiyet ehli daima Rableriyle berâberdir. Teslimiyet noksanlığından birçok verimsiz üzücü hâller tecelli eder. Her şeyde tereddüdü, vesvesesi artar. Teslimiyet tam bir huzur ve rahatlık verir. Teslimiyeti olmayanların her işlerinde kararsızlık görülür. Hâce Musa Topbaş Hz. Kaynak Altınoluk Dergisi 2020-2021, Bir Nefes İslam ve İhsan
Peygamber Efendimiz sav'in Kader Kısmet Nasip ile İlgili Sözleri "Bir nefse takdir edilmiş şey mutlaka olur !" Hz. Cabir Kütüb-i Sitte, 16. Cilt, Sf. 499 "Kul, hayır ve şerriyle, tatlı ve acısıyla kadere inanmadıkça imanın halavetini bulamaz." Hz. Enes Kütüb-i Sitte, 2. Cilt sf. 133 Peygamber Efendimiz sav'in Ölüm ile İlgili Sözleri "Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır." Hz. Enes Ibnu Mace, Zuhd 31, Kütüb-i Sitte, 16. Cilt , Sf. 330 Kader Allah'ın olacak her şeyin ne zaman ve ne şekilde olacağını, ilmi ezelisi ile bilmesi, tesbit ve tayin etmesidir. Kaza Ezelde takdir edilen şeylerin zamanı gelince, Allah tarafından meydana getirilmesi. Ehli Sünnet vel-cemaat her hayır ve şerrin Allah'ın kaza ve kaderi ile meydana geldiğine, Allah'ın dilediği her şeyi yaptığına kesin olarak O'nun iradesi O'nun meşiyet dilemesi ve tedbiri dışına olmuş ve olacak herşeyi ezelden beri ilminin hikmetine uygun olarak meydana gelecek bütün kainat için miktarlar tayin etmiş, kullarının hallerini, rızıklarını, ecellerini, amellerini ve daha başka diğer hallerini bilmiştir. Ebede kadar meydana gelecek olan herşeye dair, Allah'ın ezeli bilgisi ile kalemin bunları yazdığına Rabbimiz şöyle buyuruyor ''Bu önce geçenlerde Allah'ın geçerli kıldığı sünneti işidir-adeti emri mutlaka yerini bulan bir kaderdir.''Ahzab 38 ''Çünkü biz herşeyi bir takdir ile yarattık.''Kamer 49 Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem'de şöyle buyurmuştur ''Bir kimse kadere, hayrı ve şerri ile Allah'tan geldiğine iman etmedikçe, kendisine gelip isabet eden bir şeyin gelip çatmamasının imkansız olduğunu ve kendisini gelip bulmayan bir şeyin kendisine isabet etmesinin de imkansız olduğunu kesinlikle bilmedikçe hiç bir kul iman etmiş olamaz.''Sahihu Sünen'i-Tirmizi Kadere iman ancak 4 husus ile tamam hususlar kader meselesini anlamanın yoludur. Kadere İman Özetle; BİRİNCİ MERTEBE İLİM Yüce Allah'ın olmuş ve olacak, olmamış şeyler eğer olacak olsa nasıl olacaklarını, geneliyle ve bütün incelikleriyle bildiğine iman kulların neler yapacaklarını, onlaarı yaratmadan önce bildiği gibi, onların rızıklarının, ecellerinin, amellerinin, hareket ya da hareketsizliklerinin inceliklerini de kimin mutlu, kimin bedbaht olduğunuda Allah ''Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.''Tevbe 115 buyurmaktadır. İKİNCİ MERTEBE YAZMAK Bu da; Yüce Allah'ın, mahlukatın kaderi ile ilgili olarak ezelden bildiğini Levh-i Mahfuz'da yazmış olduğuna iman Mahfuz ise hiçbirşeyin eksik bırakılmaksızın tamamiyle yazıldığı gelmiş, gelecek ve kıyamet gününe kadar olacak herşey yüce Allah nezdinde Ümmü'l-kitab'ta yazılmıştır. ''Biz herşeyi İmam-ı Mübin'de önder kitabta tesbit etmişizdir.''Yasin 12 Peygamber Efendimiz'de şöylle buyurmuştur ''Allah'ın ilk yarattığı şey yaz diye ne yazayım? diye sorunca, kaderi yaz, olanı ve ebediyete kadar olacak olanı yaz diye emir buyurdu.''Tirmizi ÜÇÜNCÜ MERTEBE İRADE VE MEŞİAT DİLEMEK Yani bu kainatta meydana gelen herbirşey rahmet ve hikmet özellikleri ile Allah'ın irade ve meşieti ile meydana Yüce Allah şöyle buyurmaktadır ''Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe de siz dileyemezsini.''Tekvir 29 DÖRDÜNCÜ MERTEBE YARATMAK Yüce Allah'ın herşeyi yaratıcısı olduğuna başka bir yaratıcı, O'nun dışında bir Rab dışında her ne varsa O, yaratılmıştır. ''Herşeyi yaratıp onu inceden inceye takdir ve tayin etmiştir.''Furkan 2 Böylelikle kader ve kaza'ya iman etmemiz Mevlamız tüm olacakları ezeli ilmi ile bu yazılanlar sırası geldikçe da kaza ve kadere iman eden kulların bazı düşüncelerden arınması gerekiyor. Bazı insanlar kaderimde var diyerek günah olacak olanların bu fiili işlemeye zorlayan kader midir? Niçin kaderimde var deyip bir ateşe atlamaz veya ellerini ateşe sokmazlar bu insanlar? Bu sapık bir kadere iman etmemiz bunun mahiyeti gizli yapması gerekeken ise; kendilerine verilen irade-i cüziyye ile hayrı ve şerri ayırd edip, Mevlaa'nın emirlerine itaat etmektir. Kadere iman etmenin bir çok faydası kulların ecelleri, rızıkları kader çerçevesinde tesbit ve tayin inanan bir insan ölüm zamanın takdir edildiğini ancak bu emri ilahinin ne zaman vuku bulacağını her an, her zaman kendisini güzel bir halde bulundurmaya çalışır ki, ölüm onu bu güzel hali ile yakalasın. Diğer taraftan rızık endişesi ile saçların ağarmasının kadere iman ile önüne kadere iman eden bir kimse helal çerçevede çalıştığı müddetçe Rabbinin tayin edilmiş rızkının onu bulacağını bilir, ve bu konuda endişe taşımaz. ''Kadere küstüm'', ''kader beni bu hale getirdi'' vs.. gibi sözler çok kader onu o hale getirmemiş, onun o hale geleceğini yazmıştır. İnsanlardan kadere iman etmeleri istenmiş, bunun içeriği ise gizlenmiştir. En Doğrusunu Yüce ALLAH bilir. Tweet Paylaş
Bize O Kapıyı İtmek Düşer Selam Dostlar, rabbimiz bizleri imtihan için dünyaya gönderdiğini biliyoruz. Bu ibretlik hikayemiz bizlere yol göstermesi 0 37 6 Mayıs 2022 Cami ile ilgili Bir Kıssa Bu güzel hikayemizde Cami ile ilgili Bir Kıssa, Cami ile ilgili kıssalar, Dini İbretlik Hikayeler, Kısa kıssalar, 0 126 1 Ekim 2021 Bir Kadının Duası – dua Hikayesi Bir Kadının Duası – dua Hikayesi Güzel bir dua hikayesi, duanın hikmeti hakkında güzel bir 0 803 2 Kasım 2020 Küçük Çobanın Duası Küçük Çobanın Duası Küçük bir çoban bir Cuma günü koyunları güdüyordu ki, ezanın sesini duydu. Uzaktan, köy 0 568 12 Ağustos 2020 Dua hikayesi – Pakistanlı doktor hikayesi Dua hikayesi – Pakistanlı doktor hikayesi Sizlere ilk okuduğumda beni gerçekten etkileyen güzel bir dua 0 514 5 Ekim 2019 Sen yeterki yürekten iste Sen yeterki yürekten iste İbrahim Ethem Hz. tacı tahtı terk etmiştir; Seneler sonra kendi yaptırdığı 0 769 3 Mayıs 2017 Dua ve nasip hikayesi Dua ve nasip hikayesi Camide zengin bir adamla bir derviş yan yana namaz kılıyorlardı. Birbirlerine 0 922 16 Mart 2017 Kambur Ekmekçi hikayesi Kambur Ekmekçi hikayesi Geçmiş yıllardan birinde Kayseri halkı neye uğradığını şaşırmıştı. Çünkü Kayseri kuruldu kurulalı 0 812 6 Ağustos 2016 Borcun Vadesi Borcun Vadesi Zamanın birinde iyi yürekli bir vezir, yoksul ve muhtaçlara devlet hazinesinden borç para 0 585 3 Ağustos 2016 Paylaşılamayan veli Paylaşılamayan veli Mar’uf-ı Kerhi Hazretlerini sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da çok sever. Bir defasında bunlardan 0 520 27 Temmuz 2016
Fakir delikanlı Kâbe’nin etrafında hem dolaşıp tavaf ediyor, hem de durmadan şöyle dua ediyormuş – Ey bu Kâbe’nin sahibi, benim evlenemeyecek kadar fakir biri olduğumu biliyorsun. Ne olur, tavâf ettiğim şu Beyt-i Şerif hürmetine beni fakirlikten kurtar, ev-bark sahibi olacak kadar bir imkâna sahip kıl! Hac mevsimi boyunca bu duayı tekrarlayan fakir genç, bir akşam üzeri yine duasını yapmış, çıkarken ayaklarının ucunda altın işlemeli bir kese görmüş. Eğilip alarak içini açıp bakmış ki, saf altınla dolu koca bir kese. Titremeye başlamış. Kendi kendine söyleniyor-muş – İşte yaptığım duam kabûl oldu. Evlenip, ev-bark sahibi olacak kadar servet elime geçti. Ama hemen arkasından kalbinden sesler işitir gibi olmuş – Hayır, bu para senin değildir. Bulana helâl değildir. Sahibine mutlaka vermen gerektir.. Derken yaşlı bir adamın feryadı duyulmuş – İçi altın dolu kesemi kaybettim, bulan yok mu? Hemen yaşlı adamın yanma koşmuş – Baba, demiş, işte kesen, buyur, al, boşuna telâşlanma! İhtiyar, keseye bakmış, içindeki altınları bir bir saymış, eksiksiz, tam olarak kendisine verildiğini anlamış. Parayı iâde eden gence dönerek – Bunu bana iâde ettiğin için sana yüz dinar versem alır mısın? diye sormuş. – Hayır, istemem. – Peki elli dinar olsun. Onu da mı almazsın? – Hayır, onu da istemem. – Peki, ne istersin ya? – Ben benim gibi kullardan bir şey istemem. Ben Allah’dan istedim. Allah verirse O’ndan alırım. Kullardan hakkım olmayan şeyi istemem. Yaşlı adam bu gencin tok gözlülüğüne, harsımdan uzak kalışına hayran olmuş. Oradan ayrılarak uzaklaşır gibi yapmış, peşinden genci tâkibe başlamış. Delikanlının kaldığı evi, gerçek durumunu gizlice tahkik etmiş. Bir gün gencin evine yaşlı bir hanım gelmiş – Oğlum, sen böyle yapayalnız ne yapıyorsun bu evde? demiş. O da durumu anlatmış. Kimsesiz, öksüz bir genç olduğunu söylemiş. Yaşlı hanım kendisini dikkatle dinledikten sonra şöyle bir teklifte bulunmuş – Benim şimdiye kadar yabancı bir erkeğe asla görünmemiş bir tane kızım var, onu sana vermek istiyorum. Senin gibi dindar bir gence bizim ihtiyacımız var. – Ama teyze, ben fakir bir gencim, ne param, ne barınacak doğru dürüst evim var, deyince de yaşlı hanım şöyle karşılık vermiş – Evladım, senin evin de var, paran da. Gel bakayım benimle.. Fakir genç merak ve heyecanla yaşlı hanımın peşine düşmüş, birlikte bir müddet yürüdükten sonra, saray gibi bir evin kapışma gelmişler. Bir de ne görsün, Kâbenin yanında parasını bulup da verdiği yaşlı zat kapıda duruyormuş. Gencin şaşırdığını gören yaşlı zat şöyle konuşmuş – Evlâdım, hiç şaşırma. Ben Kâbe’nin etrafında dolaşıp tavaf ederken Rabbime sığınıyor, “Ey Yüce Rab-bim, benim bu biricik kızımı senin emirlerine çok sadık, dindar bir gence nasip eyle, haram-zâdelere düşürme” diye yalvarıyordum. Bu duamın senin hakkında kabûl olduğunu tahmin ediyorum. Nitekim istediğim gencin sen olduğunu gösteren bir olay da o sırada cereyan etti. Dikkat et. Şu benim beğeneceğini sandığım tertemiz yürekli kızım, şu da ikinize bağışladığım evim. Teklifimizi kabûl edersen bizi sevindirmiş olursun, belki kaderin hükmünü de böylece yerine getirmiş oluruz. Fakir genç, kendisi gibi o zatın da dua ettiğini anlayınca, bunda hikmet var deyip teklifi kabûl etmiş. Böylece yokluğu kapıdan attığı gibi, huzurlu ve mes’ud bir yuvanın da sahibi olmuş. Onlann bu hâli de bir ibret dersi olarak kitaplara yazılmış, bizlere kadar nakledilmiş. Allah’ın, doğruların yardımcısı olduğu böylece nazara verilmiş.
nasip ile ilgili dini hikayeler